22 Temmuz 2010 Perşembe
Bir Tek Ay Kaldı
Kendimi Galatasaray taraftarının yerine koyuyorum, rakibimi 10 sene yenemememin verdiği sinir mi daha fazladır yoksa 76 dakika 10 kişi oynayan takımı yenemememin mi daha fazladır karar veremiyorum. Birisi bu işe gerçekten dur demeli, bu kadarı gerçekten çok fazla. Evinde, işinde, sokakta senede 2 defa alaycı bakışlara, ince-kalın dokundurmalara mağruz kalıyor zaten Galatasaray taraftarları, ancak bu kadarı ayıp.
Aslında Fenerbahçe rakibini 10 kişi kalmadan, neredeyse maçın tamamını 10 kişi ile oynamadan yenseydi sanırım bu kadar düşündürücü bir sonuç olmazdı, nitekim bende fazla takılmazdım. Zira hazırlık maçıydı. Ve Fenerbahçe'den de hiçbir ümidim olmadığı gibi farklı bir skorla yenilmesini bekliyordum dahi diyebilirim. Ama yine o nakarat tekrarladı 90 dakika bitiminde;
Fenerbahçe varsa umut vardır.
Uzun süre 10 mücadele etmesi bir yana, transferlerinin çoğu takıma katılmaması sebebiyle Fenerbahçe'nin bu maçta hücum adına yapmak istediklerini anlatmak biraz saçma olacaktır. Yeni bir sistem yerleştirilmeye çalışılınıyorken 3/4 maçta takımın neler yapmak istediğini bütünüyle analiz edecek kapasitede olduğumu düşünmüyorum ki kendisinde böyle bir yetenek gören beri gelsin zaten.
Alışılmış şekilde öne geçince ziyadesiyle geriye yaslandı Fenerbahçe. Aykut Kocaman bunu yapmak istemediklerini - yapmadıklarını - eğer böyle birşey varsa skoru koruma içgüdüsünün buna sebep olduğunu söylüyor ki ; doğrudur , gazozuna maç dahi olsa derbileri kaybetmemeyi alışkanlık haline getirmiş bir Fenerbahçe var senelerdir.
Geçmiş zamanlarda çokça gördüğümüz gibi Fenerbahçe geriye yaslanıp oyunu kendi yarısahasında kabul edince daha önceki hazırlık maçlarında gördüklerimizle bir kıyas yapabiliriz sanırım. Zira bundan önceki hazırlık maçlarında defansın epey öne çekme arzusundaydı Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'si. Bizde burada mevcut oyuncularla bunun zor olacağını dile getirmiştik. Bu suretle defansın iyice arkaya yaslanması mevcut stoper oyuncularının veriminin nasıl bir oyun formatında arttırılacağının güzel bir ispatı oldu. Fenerbahçe'nin mevcut stoperleri ile top rakipteyken sahada dün 10 kişi kaldıktan sonra dizildiğine yakın bir biçimde dizilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü eldeki stoperler fazlasıyla ağır. Ancak kapalı oynadıklarında ise bir o kadar sağlam... Tabi Bilica'nın fantezi girişimleri haricinde...
Böyle bir diziliş geçmiş yıllarda Fenerbahçe'ye hücum anlamında fazlasıyla sıkıntı vermişti, çünkü kazanılan toplarda patlayacak, kontra yapacak oyuncu sayısı hayli azdı. Ancak topla beraber uçan Stoch ve yine en az onun kadar hızlı olması beklenen Dia ile Fenerbahçe defansı top rakipteyken dün ki gibi kurar ise geçmiş yıllardaki sıkıntısı yaşamayabilir bu sene. Ötesinde bir düşünce ile elbette hücum anlamında daha etkili olunacaktır ancak defans anlamında ciddi sıkıntılar yaşanması muhtemeldir.
İlhan Eker ilk üç maçtaki performansı ile negatif düşünceler uyandırmıştı kafamda, dün oynanan oyun ve yapılmaya çalışılan savunmada önemli bir rol oynadı. Ağır olduğu ortada ancak topları karşılamada iyi gibi. Sol ayak olması bir avantaj ancak ağır vücudu çalım yemeye çok müsait ki dönüşlerde de sıkıntı yaşayacak gibi. Kısacası o da geniş alan stoperi değil. Burada durup bir düşünmek gerek sanırım, eldeki tüm oyuncular kapalı alanda etkiliyken, takımı modernize etme düşüncesi taşınırken neden gelen oyuncununda eldekilerle benzer özellikler taşıdığı üzerine...
Galatasaray cephesinde ilk yarı yokları oynayan Serdar Özkan ikinci yarı skor üretmek adına çabaladı ancak gerek çalım sevdası gerek altyapı eksikliği bu çabalarını sonuçsuz bıraktı. Senelerdir aşamadığı bir takım şeyler var, yeteneğine yazık ediyor. Keza Arda'nın da ceza sahasının solunda aldığı topta bitirici hamleyi yapması gerekirken topa basıp geriye dönmesi altyapı hususunda Türkiye'nin şuan en zeki oyuncusunun dahi ne denli eksik olduğunu gösteriyor benim için. Oğuz Çetin'in İspanya maçından sonra Arda için söyledikleri daha iyi anlaşılmıştır o pozisyon sonrasında. Tabi hatırlayan varsa...
Galatasaray cephesinde Mehmet Batdal'ı da epey beğendiğimi söyleyebilirim. Galatasaray'a 6/7 ekstra puan kazandıracaktır bu sene. Sene sonunda kendisinin verdiklerini klubüne verilen para ile mukayese ettiğimizde çok karlı bir iş yapıldığı ortaya çıkacaktır. Bunu Galatasaray'ın senelerdir ne yaptığını bilmeyen, oyun sıkıştığında topu sürekli rakip ceza sahasına indirmeye çalışan karakterinden dolayı söylüyorum elbet ancak Mehmet tek meziyetinin bölge hakimiyeti olmadığını ara ara gösterdi dün akşam. Uzun boyuna rağmen soldan çektiği ve Volkan'ın elinde eriyen top dahi topla arasının boyuna rağmen gayet iyi olduğunun göstergesi oldu benim için.
Tekrar Fenerbahçe'ye dönersek,Bilica'nın sıkıntısının ne olduğunu hala çözebilmiş değilim. Her maç ortalığı karıştırmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Spor ahlakından ciddi yoksun olduğunu düşünüyorum. Tamam, kimi oyuncular aşırı hırslıdır, kimisi kazanmak adına her türlü pisliği yapabilir de ayrı birşey Bilica'da ki.
Son olarak Cristian'a değinmek istiyorum. Selçuk oyundan atıldıktan sonra Selçuk ile oynarken kattığının çok daha fazlasını kattı Fenerbahçe'ye. Kendisi hakkında yazdığım ''4/2/3/1'in çapası değil, 4/3/3'ün göbeğindeki defansif orta sahası ''satırlarını bir kez daha doğruladı gözümde. Alex varken, Emre ile oynadığında hiçbir zaman dün ki kadar oyunun içine giremiyor Cristian. Bunun yanında Emre'yi de epey zorluyor. Benim için 6 yabancı hakkının olduğu bir ortamda performansı kafa karıştırmaya devam ediyor. Zira ısrarla Fenerbahçe Alex ve iki tane saf kanat ile oynayacaksa oradaki oyuncunun fizik ve sertlik olarak daha üst seviyede olması gerektiğini düşünüyorum. Buradan Cristian'ı beğenmediğim anlamı çıkmasın, anlatmak istediğim sadece kimi oyuncuların kimi sistemlerde yapabileceğinin azını yapıp , potansiyelini kullanamadığı üzerinedir.
Başlıkla bitirelim bu maç yazısını da.. Bir tek ay kaldı gerçekten...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder