28 Eylül 2015 Pazartesi

Isınma turları bitiyor

Maç öncesi Şenol Güneş'e maça dair fikrini,stratejisini ve nasıl bir kurgu izleyeceğimizi sorsak muhtemelen geçen sene Bursaspor'da izlediğim gibi agresif,önde basan ve rakibi kapatmaya çalışan ve önemli ölçüde başaran bir takım izleyeceğimizi söylerdi. Karşı cepheye aynı soruyu yönelttiğimizde ise daha dengeli, bir puanı cebinde tutan ve hamle üstünlüğü ile oyunu almaya çalışacağı bir senaryodan bahsederdi. Ancak sahada görünen iki hocanın da muhtemelen maç önü beklentilerinden çok daha farklıydı.

Bu bağlamda bir dizi istatistik paylaşmak faydalı olacak.



Topla oynama  ve pas adetlerine baktığımız zaman geçen sezonların aksine Beşiktaş'ın gerisinde bulunan Fenerbahçe'nin bu iki istatistiği domine ettiğini görüyoruz.Özellikle pas adedi anlamında lig 6. olan Fenerbahçe bu alanda lig 2. olan Beşiktaş'a standartından 200 pas , kendisinden 100 pas eksik yaptırmış. Bu bağlamda Başarılı paslarda   ilk 5'ten 4 oyuncunun Fenerbahçe'den olması şaşırılmayacak bir istatistik. Sürekli hücumu kaleye dik şekilde zorlayan Volkan'ın pas yüzdesi de dikkat çekici. Ancak ben burada gözden kaçabilecek bir detayı işaret etmek istiyorum. Gerek rakipten kop kapma gerekse başarılı pasta Simon Kjaer hatalarına karşılık iyi istatistikler tutturmuş ki sezonun şuana dek süren diliminde bu böyle.Bruno Alves'in ikili mücadele anlamında istatistik kağıdını doldurmaması da izlenilenin matematiksel ifadesi; zira dağınık ve posası kalmış olan Bruno Alves'in varlığı Kjaer'i oyun içinde inanılmaz zorluyor. Birebir oyunda da Fenerbahçeli oyuncuların listenin tamamını doldurmasının bende ifade ettiği anlam da şu; Fenerbahçe oyunu gerek takım istatistiklerinde gerekse bireysel istatistiklerin önemli kısmında domine etmiş.





Yukarıdaki rakamlar genel ve ofansif oyuncu istatistikleri.Önemli pas noktasında (Ö.P) Fenerbahçe'nin sağ bekinin Beşiktaş'ın oyunun büyük kısmı üzerine kurulu olan Gökhan Töre kadar iş yaptığını görüyoruz.Bu alanda gözüme çarpan diğer bir istatistikte Ozan Tufan'ın da buraya matematiksel katkısı.Oguzhan-Atiba-Sosa üçlüsünün toplamda 1 adet tehlikeli adledilebilecek pası olmasına karşın Fenerbahçe'de Ozan tek başına 2 adet önemli pas yapmış. Üçlü karşılaştırması anlamında Jose Sosa'nın %60'da kalan pas isabet oranı %87+ pas isabet oranı yakalamış Fenerbahçe ortasahasının oyunu öne nasıl ve neden attığının da ispatlarından bir tanesi. Yine dikkatimi çeken bir diğer nokta da genel itibari ile oyuna pek dahil olmayan Beşiktaş beklerinin gerek genel gerekse anahtar pas noktalarında oyunu sürekli domine etmeye çalışan Şener Özbayraklı'dan geride istatistiklere sahip olması. Şener gücü ile oyuna verdiği ofansif katkı haricinde oyunun şekillenmesi aşamasında da daha net katkı ortaya koymuş. Ki futbol işte tam olarak böyle. Bazen sadece 1 hata çiziyor kaderini.

 Isı haritasında hücum yönü soldan sağa.Yukarıdaki haritada 1. olan grafik Beşiktaş'ın ilk yarı haritası,2. si Fenerbahçe'nin aşağıdaki haritada 2. yarıda yine oyun soldan sağa iken 1. grafik Beşiktaş'ın, 2. olan Fenrbahçe'nin  İkisinin ortak noktası? Çok açık.

İstatistikleri severim zira gözümle gördüğümün rakamsal ifadeleri benim için değerlidir. Bu bağlamda iki Td'ün de kurgulamadığı bir oyun olduğunu düşündüren hocaların genel felsefelerinin ve geçmiş performanslarının istatistiklerle örtüşmemesi. Dün sahada genel olarak oyun genelinde özel olaraksa geriye düştüğünde güzel refleks veren yeni bir takım vardı. 2-3 senedir beraber oynayan bir orta üçlüye üretim yapma imkanı vermeyen buna karşın kendisini verimli rakamlar üreten bir ortasaha,ilk büyük takım sezonunda arkasına aldığı Milli Takım sağbekinin ismi altında büyük oranda ezilmeyen bir Şener vardı.Tüm bunlara rağmen olumsuz detaylar da yok değildi. Her çıktığı topta faul yapma alışkanlığını sürdüren ve oyun içi Kjaer'e büyük yük bindiren Bruno Alves, Rvp'nin adı ve klası altında ezilen Fernandao, formsuz olduğunu düşündüren ancak hocanın kendisine yüklediği anlam itibari ile bekleneni veremeyen ve verecek motivasyon düzeyinde olmayan Caner.

Tüm bu söylenenlerin ışığında hocanın işinin çok zor olduğuna inanıyorum. Gerek kadro yapmak, gerek oynamayanı kaybetmemek,gerek oyunculara uygun saha dizilişi bulmak ve gerekse bunu oturtmak uzun bir süre alacak.Zamanın hocada Fatih Terim'in son dönüşünde 4-3-3 ile başlayan ancak sonrasında 4-4-2'ye dönen takımında gözlemlenen değişiklikler gibi değişiklikler yaptırma ihtimali de çok yüksek. Bunun üzerinden hocanın esnekliğini de görmüş olacağız. 

Sene başından beri hocaya bakış açımı birçok kişi bilir. Şu satırları yazmış olmam itibari ile şunu da söyleyebilirim ki esnemek istemese de esneyen,deneme yanılma ile doğruyu bulmaya doğru giden bir hoca var ancak istediği doğruyu yapsın; takımın en yetenekli 3-5 oyuncusundan olan Caner ve Rvp'nin vücut dilleri olumlu sinyaller vermiyor. Çok fazla öne çıkan bir takıma sahipken beklerinin çıkmasının istememesi anlaşılır olabilir ama mevcut ortasahadan alabileceğin ofansif katkı bu maçtan en fazla 1 tık üstünde olacağı ortada iken Caner'e verilen rol Fenerbahçe'yi köreltmekten başka bir işe yaramıyor.Yine futbol hiyerarşisi diye bir şey vardır ki o da tam olarak RVP'nin sahada olması ve asıl patron olmasını işaret eder.Nasıl Sneijder Galatasaray'a çok şey vermiş Selçuk İnan ve Hamza Hamzaoğlu'nun önündeyse ve asıl patronsa, nasıl Messi ''sistem takımının'' asıl patronu ise hatta nasıl Aatıf Sivasspor'un patronu ise Rvp'de Fenerbahçe'nin patronudur. Günlük ego gösterileri bu gerçeği değiştirmez ancak hedeften uzaklaştırır. Bu sebeple bu eşiğin de en az hasarla atlatılması önemli zira normal şartlarda bir adet RVP 20 senede bir geliyor.

Oyunun hikayesini yazmak da en sevdiğim şeylerden birisi olmasına karşın bugün için böyle bir hevesim yok. Dün hakem hataları kadar net gözüken birşey vardı gözüme, futbolun şans kavramı Beşiktaş'tan yanaydı ve çok ağır şekilde mağlup olacakları bir maçtan 3 puanla, liderliği alarak çıktılar. Beşiktaş'ın oyuncu grubu oyunu Fenerbahçe'ye kabul ettirecek kadar-en azından Fenerbahçe'de ki gruba göre- kaliteli değil ve dün sahada tam olarak bu söylediğim vuku buldu. Ancak başka bir gerçek de şu ki; Beşiktaş'ın oyuncu grubu kapanan takımlara karşı maçlara Fenerbahçe'de bulunan oyunculara göre daha fazla ve çeşitlilikte çözüm üretebilecek görüntüde şuan. Bu bağlamda Volkan Şen'in kısa mesafe katkısı ve bir kez daha bunları Fenerbahçe'de de yapabilirliğini kanıtlaması önemli idi zira ziyadesi ile atlet ancak kısa mesafede bir o kadar problemli olabilecek bir takıma sahip Fenerbahçe bu oyun anlayışı içerisinde. Çözüm olarak da gözüken; Ersun Yanal Fenerbahçe'si gibi daha direkt oynayan,defansını daha öne atma hamlesi yapan bir oyun içi kurgu. Ümidim var mı? 442'den 433'e dönüşünü Rizespor maçından sonra yapacağını, zamanın kendisine bunu yaptıracağını düşündüğüm hoca buna da mecbur kalacaktır. Umarım geç kalmaz.



24 Ağustos 2015 Pazartesi

23.08.2015 Rizespor Maçının Ardından

Şahsen mevcut kadroya ve hocanın saha içi diziliş terciherine baktığımda satılan 37,000 kombinenin bir numaralı sebebi olan Robin Van Persie'nin ve şuan takımın en hazır ve faydalı transferi olan Joseph De Souza'nın belli bir planın transferi olduğunu düşünmüyorum.Elbette Van Persie fırsatı oluştuğunda alınır ancak arkasında kalacak isimlerden bir tanesi sözleşmesinin son senesinde olan Sow olup; halihazırda Ağustos'un sonuna gelmişken elden çıkartılmamışsa böyle düşünmem için yeterli sebep oluşuyor. 

Demişiz bir önceki yazıda. Rizespor müsabakasını bu hatırlatmayı yaparak yazmak daha anlamlı geldi bana. Zira Fenerbahçe'nin mevcut saha içi dizilimi, oyunculara verilen roller her geçen maçta bunu daha net gösteriyor bana. Oyuncular elbet saha içi uyumu yakalayıp potansiyelleri ile sahada olduklarında daha farklı olacaktır birçok şey ama Rizespor maçı özelinde özellikle Joseph-Topal uyumsuzluğu ve bunun oyuna yansıması bu paragrafı aklımın bir yerinde daimi olarak var kılacak gibi gözüküyor.

Fenerbahçe oyuna alıştığımız ancak aynı zamanda alışamadığımız saha içi yerleşim kargaşası ile başladı. Rizespor Fenerbahçe golü atana kadar oyunu oynamaya çalışan ve daha yanaşık şekilde hareket eden bir takım görüntüsündeydi ki sahneye Van Persie çıktı. Rakibinin elinde Van Persie varsa,bir anlık gaflete bakar diye ifade ettiğim durum tabelayada yansıdı akabinde.Fenerbahçe'nin golünün Rize'ye baskı yaratmasını ve Fenerbahçe'nin daha boş alanlar bulmasını bekliyorduk ki Rize'nin baskıya başladığı noktalar ve gayet tabi Fenerbahçe'nin ortasahada anlaşılmaz bir şekilde yerleşmesi Rize'nin daha fazla yüklenmesine sebep oldu.Hakem olsam akan oyunda penaltı olarak değerlendireceğim ancak tekrarlardan sonra penaltı olmadığını gördüğümüz pozisyon golle sonuçlansa idi belki Fenerbahçe adına daha erken bir uyanma ve silkelenme olacaktı ama Volkan çıkardı. Akabinde yarının sonlanması ile doğru bir Alper hamlesi yapıldı ancak bu hamle ne kadar doğruysa sahadan çıkan ismin Fernandao olması bence bir o kadar yanlıştı. Devamında oyun dengelenir hatta Fenerbahçe lehine döner gibi olsa da Rizespor maçı hakettiği noktaya taşıyarak beraberlik ile Fenerbahçe'yi İstanbul'a 1 puan ile yolcu etti.

Maçı izlemeyen için hikaye böyle olsa da biraz oyunun içinden birkaç noktaya değinmek gerekiyor. Oyunun gole kadar olan kısmında Fenerbahçe'nin gol atması biraz Van Persie sihrine kalmış gibi gözüküyordu ki o da klas bir gol attı. Golden sonra Rizespor baskısında oyun kopartılabilir bir hal almışken ise bu anlamda hiçbir hamle göremedik. Bunun sebebini ''Neden Diego'suz Fenerbahçe''başlığı taşıyacak bir sonraki yazıda söyleyeceğim ama kısaca belirtmek gerekirse Diego savunma mevkisi her ne olursa olsun Fenerbahçe'ye ortalama bir Fenerbahçe oyuncusundan fazla ofansif katkı verememesi olarak not düşebiliriz. Kötü rol ve alan dağılımı Souza'yı sürekli sağ çizgiye prese gitmek zorunda bırakırken Topal defansın önünde gömülüp oyun boyunu Fenerbahçe adına kısaltamadı. Çok kez Nani'yi çok gerilere top almaya gelirken gördük -ki dün bence Nani Fenerbahçe'de ki en iyi oyununu oynadı- ve bu da Nani'nin oyuna değer katacağı yerlere ya eksilerek gelmesini ya da yardımsız topla buluşmasını sağladı. Kötü saha içi yerleşimi, kötü rol bölümünün olduğu yerde hücumda en efektif katkı beklediğiniz oyuncu da sol-sağ bek pozisyonuna gelmek durumunda kalırsa ortasaha bloğu ile forvet bloğu arasındaki mesafe açılır ve tenis topunu duvara vururmuş gibi, vurduğun topu rakip stoperler toplar ve rahatça baskı kurar. Olan da buydu. Burada ben aslan payını elbette Diego'ya veriyorum.Çabası,oyunda kalmak ve takımın parçası olmak için sarfettiği efor gerçekten çok yüksek ama varlığı takıma özellikle ofansif olarak zarar veriyor. Zaten halihazırda oturma safhasında olan bir takımın topu hücumda inanılmaz hızlı dolaştırmasını beklemiyorum ancak Diego gerek fiziksel özellikleri gerekse oyun karakteri itibari ile bu hızı minimuma indiriyor ki Nani'nin etki alanından uzaklaştığı noktada Diego'nun da topa yön verememesi baskının esas sebebi gözümde. Zira kendisi pasör ve skorer olamadığı gibi topun hızını ziyadesi ile düşürüyor.Bunun yanısıra belli ki oynaması istenen -ama oynaması mümkün gözükmeyen- rolünden dolayı Diego'nun varlığı kağıt üzerinde kalıyor,ortasaha sayısal anlamda hep eksi 1 kalıyor rakibe göre.


Tüm bu söylenenlerin ışığında hocanın işinin çok zor olduğuna inanıyorum. Gerek kadro yapmak, gerek oynamayanı kaybetmemek,gerek oyunculara uygun saha dizilişi bulmak ve gerekse bunu oturtmak uzun bir süre alacak.Zamanın hocada Fatih Terim'in son dönüşünde 4-3-3 ile başlayan ancak sonrasında 4-4-2'ye dönen takımında gözlemlenen değişiklikler gibi değişiklikler yaptırma ihtimali de çok yüksek. Bunun üzerinden hocanın esnekliğini de görmüş olacağız. 

Biraz hocaya gelecek olursak da işinin zor olduğunu zaten belirtmiştik. Ancak Vitor işini anlamsız 442 ısrarı ile daha zor hale getiriyor. Bunun değişeceğini garanti gibi görsem de dün gözüme çarpan bir başka olumsuzluk oyuncu değişiklikleri oldu. Geniş bir kadro var ve oyuncuları kazanmak da lazım ancak ilk değişiklikte oyuna giren ne kadar doğruysa çıkan bir o kadar yanlıştı. İkinci değişiklikte giren yine doğru olsa da skor alınmamışken  Sow'un girişi ile bir anda skor olumsuza döndüğünde hamle yapacak net gol ayağını kalmamış oluyordu, bir başka deyişle alternatif olarak en ucu çiftleme imkanın kalmıyordu. Son değişiklikte giren yine doğru olsa da oyunu orada tutması gereken oyuncunun (tüm yazdıklarıma rağmen)Diego olacağını,merkezde pas ile oyuna yön verme ihtimalini de daha aza indirdiğini düşünüyorum. Yani hem RVP'yi hem Ozan'ı hem de Topal'ı kazanarak maç kazanmak o kadar kolay değil ki bu anlamda daha radikal ve bencil olmak durumunda hoca. Kendisine örnek olması açısından 20.10.2013 tarihinde saat 19.00'da oynanan Kayseri Erciyes deplasmanını örnek gösterebilirim. Hatırlarsanız Ersun Yanal o maçta işini şansa bırakmaksızın, takımın idaresi zor oyuncularından biri olan Caner Erkin'i 43. dk da dışarı almıştı. Bu kadroyu yönetmek için zamanla böyle şok değişiklikler de olacaktır, olmalıdır da. Yoksa atı alan Üsküdar'ı geçiyor.

Dün gece olduğu gibi.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

2015-2016 Sezonuna Girerken Fenerbahçe

En son yazıyı 2 sene önce yazmışız. Araya önce askerlik sonra İsmail Kartal girince böyle bir ara oluşuyor haliyle. Eski takipçiler bilir, ağırlıkla altyapı üzerine yazılar yazıyorduk burada. 92 yaş grubu ile başlayan, 93-96 arası takımların da takip ettiği ama üst tarafa çıkıp kalıcı olamayan tonla oyuncu yazdık. Çok sebep vardı belki ama hangileri akla çok yatıyordu acaba? Bu açıdan bakınca da yok gibi.

Yeni sezonun başlangıcında; vakit anlamında da bir uygunluk söz konusu olduğu için bir değerlendirme yapabiliriz. Zamanla yazma alışkanlığını ve blogger kimliğini tekrar oturtursak daha zengin görsel içerik de olabilir ama bu yazı özelinde dümdüz,çok fazla görselle süslenmemiş bir yazı olacağını şimdiden belirtelim de uzun ve düz yazıları okumayı sevmeyenleri uyarmış olalım.

Fenerbahçe sezona birçok transfer ve yeni bir hoca ile girdi. Başkan Aziz Yıldırım, başkanlığın ilk bölümünde çizdiği başkanlık profilinin aksine  TD'lerle en az (bazen başarılı olsa da en çok) bir sene  çalışmayı gelenek haline getirdiği için böyle de devam edeceğini söyleyebiliriz ki oturma safhasındaki bir takım, riskli bir oyun anlayışı ile de birleşince oluşabilecek olumsuz skorlarda bu geleneğin varlığı önemli. Hocaya şöyle bir bakarsak; çok farklı futbol iklimlerinde çalışmış olduğunu söyleyebiliriz. Proje takımı olan Porto'da da çalışmış, Oly gibi çok daha farklı bir camiada da. Atladığımı düşünebileceğiniz Arap macerası da benim için önemli, zira hoca için eminim epey çılgın bir deneyim olmuştur. Tüm bunların nihayetinde, kazandığı kupa sayısı ve birçok farklı futbol ikliminde çalışmasının yanında Oly&Yunanistan deneyiminin de bulunması hoca özelinde Türkiye macerasına yön verebilecek güzel kazanımlar. Benzer ülkeler ve benzer takımlar...

Hoca ile ilgili Yunan arkadaşlarım ile konuştuğumda Türkiye'de çizdiği agresif ve oyunu en önde oynamak isteyen profille taban tabana zıt bir karakterin Oly macerasını şekillendirdiğini söylediler. Doğruluğu tartışılır elbet ama hocanın geliş sürecinde  benzer haberlerde çıkmıştı. Ve akabinde oynayanan maçlar ve saha içi dizilişine baktığımda hoca ile ilgili ilk tespitimin Biliç gibi, Daum gibi ülkenin ve camianın hassas noktalarını tespit edecek zekaya sahip olduğunu söyleyebilirim. Çift forvet deneyimi yok denecek kadar az olan bir hocanın radikal şekilde çift forvet üzerine takım inşaa etmesi ve aslında bunu oynatabileceği en temel dizilişle sahaya çıkması da beni bu düşüncemde destekliyor. Hocanın vazgeçmeyecek gibi gözüktüklerinin doğruluğunu da elbet takımın puan cetvelindeki yeri belli edecek. Zira Fenerbahçe varolan stadı, takımı ile barışmış taraftarı, bol sıfırlı sözleşmeleri ve ödediği bonservis bedelleri ile bu sene şampiyonluğa mecbur. Farklı bir derecenin getirebileceği ekonomik darboğaz için Beşiktaş ve Galatasaray örneklerine bakabiliriz.

Hocaya yazının ilerleyen bölümlerinde tekrar geri dönüş yapacağım. Bu sebeple biraz da takımın yaşadığı değişimden bahsedelim, sonu elbet hocaya tekrar bağlanacaktır.Tüm Türkiye'nin malumu, camia 7-8 senedir zirve ve dibi birbirini izleyen yıllarda görmeyi başarabilen, kendine has dinamikleri olan bir camia. Zico zamanı herkesin çok beğendiği ancak bana ''komşu vilayetlerden ordu toplama''yı anımsatan bol stop-pasa dayanan, hücumda topsuz oyunun getirdiği hızlıca akan bir oyundan çok daha yerleşik bir takımı da gördük, Daum'un ilk deneyimine göre daha şuurlu ancak yine de risk almayı bilen takımını da... Aykut Kocaman'ın muhafazakar ve savunma disiplinine sadık oyununun  getirdiği şampiyonluk ve Avrupa ligi yarı finaline rağmen tribündekileri dahi uyutan takımını da gördük piyasanın sol çılgını Ersun Yanal'ın takımını da. Aradaki  Aragones,3 Temmuz ve İsmail Kartal ızdıraplarını bir kenara bıraksak dahi söz konusu  takımların tamamının en belirgin ortak özelliğının, lider oyunculardan kurulmuş ve büyük oyunları iyi oynayan; en azından istediklerini alabilen takımlar olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda bahsi geçen takımların ''büyük ve kazanan'' oyuncularının birçoğunun değiştiği ortamda hocanın mevcut alışkanlığı devam ettirmesi de önemli. Oturma safhasındaki bir takımı bekleyen en büyük tehlikelerden biri bu olabilir zira Fenerbahçe taraftarı hızlı reaksiyon vermeyi seven bir taraftar. Ki şuan yapılan transferlerin en önemli besini de belli ; sabır.

Yapılan transferlerin çoğu liderlik ve kazanma alışkanlığı anlamında gidenlerin yerini doldurabilecek oyuncular.Aidiyet hissinin de zamanla kazanılacağını düşünüyorum. Kurulan takımda yapılan tercihler de birçok açıdan değerlendirilebilir, örneğin kısa vadeli yapılan bir planda Emre Belözoğlu ve Egemen Korkmaz'ın ayrılıkları kritik edilebilir ve bunun kendince haklı sebepleri de vardır ancak yaşanılan değişimlerin ne sebeple yaşandığına hakim olmadığım için daha ''üstünden'' bir değerlendirme yapmam daha uygun.

Şahsen mevcut kadroya ve hocanın saha içi diziliş terciherine baktığımda satılan 37,000 kombinenin bir numaralı sebebi olan Robin Van Persie'nin ve şuan takımın en hazır ve faydalı transferi olan Joseph De Souza'nın belli bir planın transferi olduğunu düşünmüyorum.Elbette Van Persie fırsatı oluştuğunda alınır ancak arkasında kalacak isimlerden bir tanesi sözleşmesinin son senesinde olan Sow olup; halihazırda Ağustos'un sonuna gelmişken elden çıkartılmamışsa böyle düşünmem için yeterli sebep oluşuyor. Mevcut forvet rotasyonunun ve klubün harcamalarının işaret ettiği değişim Sow-Campbell(ya da benzer tarz ve yaşta) olabilir. Burada Sow'un satılmaması klubü maddi açıdan ciddi bir getiriden mahrum bırakacak, satılması ise devre arasına kadar iki forvetle idare edileceğini düşündürüyor. Joseph'e gelirsek; sosyal medyada takip ettiğim referansları Joseph'in oyununu görmeden dahi önemli bir fikir vermişti ki oyunu ve istatistiki verileri de söz konusu referansları doğruluyor. Ancak mevkisinin en  iyilerinden Mehmet Topal'ın varlığı ve mevcut saha içi görevlendirmeleri , Topal'ın yanında topa daha iyi yön verebilecek bir oyuncunun transferinin daha iyi olabileceğini hala düşündürtmüyor değil. 25 milyon euroluk bir ortasaha üçlüsünün(Topal-Joseph-Ozan) birinin yedek kalacak olması ve oynayacakların topa yeterince yön verip veremeyecekleri soru işareti. Bu da farkında olunan bir husus olsa gerek zira yapılacak ''kanat'' transferinin karakteri basına yansıdığı kadarı ile kemik kanat oyuncularından epey farklı. Tüm bu söylediklerimden alınan oyuncuları beğenmediğim anlamı çıkabilir; tekrarlamak gerekirse bahsi geçen oyuncular (ki özellikle Persie) beğeniye sunulacak oyuncular değil. Sadece farklı açılardan bakmak gerekiyor. Mesela Topal'ın bu sene bitecek sözleşmesi mi orada böyle bir operasyona gidildiğini düşündürtmüyor değil.

Yine Zico zamanında başlayan bir başka alışkanlık; yetersiz atletizm ve dribling Aykut Kocaman ile zirve yapmış, biz de oyuncu geçebilen atlet oyunculara hasret kalmıştık. Nani,Volkan,Şener transferleri sırf bu sebeple dahi benim için anlamlı. Özellikle Volkan'ın gelişinin (Volkan istediği ve kendini verdiği ölçüde)güzel bir havuz ve esneklik vereceğine inanıyorum. Fernandao'da benim için tartışmaya kapalı bir transfer.Fiyat&Fayda, Yaş, Oyun içi katma değerleri; nereden bakarsak bakalım nokta atışı.

Kjaer'i yeterince izlemediğimden, yeterliliği ve oyuncunın handikapları hakkında yorum yapmak sağlıklı değil ancak yine referansları sağlam olduğundan ve izlediğim maçlarında gördüğüm pozitif özelliklerinden dolayı umutluyum. Bu mevkiye bir transfer yapılacaktı ve kariyeri gerek oynadığı lig çeşitliliği açısından gerek tecrübesi açısından umutlu olmamız yeterli sebebi veriyor. Yalnız yanındaki oyuncu için aynı şeyleri düşünemiyorum. Burada üzerine yazdığım husus Bruno'nun oyuncu karakterinden daha çok yaşı ve sözleşmesinin son senesinde olması. Bir sene boyunca Kjaer-Bruno uyumunu yakalamayı bekleyip sonrasında yeni stoper ile Kjaer uyumunu beklemek uzun ve yorucu bir süreç ki ben bu tip değişimler yapılırken stoper değişimlerinin de uzun vadeli planlanmasını ve mümkünse ''ikili'' halinde yapılmasını mantıklı bulanlardanım. Bu bağlamda transferin son gününe özellikle atlet ve yaşı da bir transfer yapmaya daha müsait bir oyuncu bekleyeceğim. Alternatif stoper Ba hakkında da yorum yapmak için erken ama fiziksel görüntüsü vasat bir stoper oyuncusundan epey farklı. Yine de zaman gösterecek...

Tüm bu söylenenlerin ışığında hocanın işinin çok zor olduğuna inanıyorum. Gerek kadro yapmak, gerek oynamayanı kaybetmemek,gerek oyunculara uygun saha dizilişi bulmak ve gerekse bunu oturtmak uzun bir süre alacak.Zamanın hocada Fatih Terim'in son dönüşünde 4-3-3 ile başlayan ancak sonrasında 4-4-2'ye dönen takımında gözlemlenen değişiklikler gibi değişiklikler yaptırma ihtimali de çok yüksek. Bunun üzerinden hocanın esnekliğini de görmüş olacağız.

Transfer döneminin sonunda bir kez daha üzerine konuşmak üzere(kanat ve muhtemel stoper hamlelerini görmek adına) burada keselim.Sonu şampiyonluk olsun.

5 Ekim 2013 Cumartesi

5 Ekim 2013 Haftasonu Bahis Tahminleri

184 Manchester City-Everton
Manchester City taraftarı muhtemelen hatırlamak istemeyecekleri bir hafta geçirdiler.Önce deplasmanda Aston Villa'dan sonra ise hafta arasında ise evinde Barcelona'dan üç yediler. Bu maçı hem bu sebeple, hem de bu maçtan sonra girecekleri zorlu fikstür sebebiyle kazanmak zorundalar.Üç maçtır kazanan Everton'ın bu maçta bence kaybetme lüksü var. Alternatif arayanlar Kg Var'a yönelebilirler.

City kazanır 1,45
Kg var 1,50

221 M.gladbach-Dortmund
Gladbach iç sahada üç maçta tam 11 gol atarken lig başından beri oynadığı tüm maçlar üst ile sonuçlanmış.Dortmund'un dışarıda oynadığı üç maçta iki galibiyeti bir beraberliği var ve bu maçların ikisi KG var olurken tamamı üst  olmuş. Dortmund'un zorlanacağını düşünenler için %83 ihtimalle Kg var güzel bir seçenek. Ancak ben Gladbach'ı zorlansalar bile geçeceklerini düşünüyorum.

Dortmund kazanır 1,50
Sürpriz Skor:1-3 8,00

223Schalke-Augsburg
Konuk ekip delasmanda oynadığı üç maçtan bir galibiyet çıkartırken iki maçta skoru handikap sıfıra taşımış. Bu üç maçın ikisinde skor bulmuş. Schalke'nin iç sahada oldukça dengesiz olduğunu görüyoruz. Aslında bu dengesizlikleri lig performanslarına da yansımış durumda. Ancak hafta içinde ŞL'de işleri yoluna soktuktan sonra bu maçta da ligde nefes almak isteyeceklerini düşünüyorum. Zira liglerinde son iki maçta sadece bir puan alabildiler.Direkt olarak Schalke galibiyetini öneriyorum

Schalke kazanır 1,50

231Cardiff-Newcastle
Cardiff ligin renkli takımlarından. Zor kaybediyorlar.Özellikle iç sahada oldukça zor yeniliyorlar. Newcastle ise bildiğiniz gibi.Kadrolarının karşılığı olan yerde değiller. Son iki maçtır da mağlup oluyorlar.Bu maçta kaybetmemek hatta kazanmak zorundalar. 02 çifte şans Cardiff'in tüm dengesizliklerine rağmen cazip gözüküyor. Güvenmeyenler Kg var seçeneğine oynayabilirler.Ben sürpriz kuponlarımda Newcastle'ı da deneyeceğim.

02 Çifte Şans 1,37
Kg var 1,55
Newcastle galibiyeti 2,40

234 Liverpool-C.Palace
C.Palace'ın ligde tek galibiyeti var o da ligin kendileri gibi formsuz takımlarından Sunderland'a karşı. Bir yerde illaki galip gelecekler ancak bence o maç son iki maçında da mağlup olan Liverpool'a karşı olmayacak. Liverpool kazanır. Ancak bu oranları tavsiye etmediğimden handikaplı Liverpool galibiyeti ve ilk yarı 1,5 altı seçeneğini öneriyorum. İstatistikler de %95 ile ilk yarı 1,5 altı öneriyor.


Liverpool handikaplı kazanır 1,50

314 Eskişehir-Beşiktaş
Eskişehir ligin güçlü ama dengesiz takımlarından.  Geçtiğimiz haftayı Paşa deplasmanından galip dönerek tamamladı. Evinde ağırlıklı olarak galip geliyor ve maçları 2-3 gol aralığında kalıyor. Beşiktaş ise şampiyonluk yarışından kopmamak için bu maçtan mutlaka galip dönmek zorunda. Zira iki haftadır maç kazanamıyorlar. Tüm bu sebeplerden ötürü ben Kg var seçeneğinin cazip olduğunu düşünüyorum.

Kg var 1,50

319 Sunderland-Manchester United
Sunderland ligin son sırasında. Kendilerinden beklenilen patlamayı bir türlü yapamadılar. Bu açıdan bu maç biraz riskli denilebilir. Ancak diğer tarafta iki maçtır galip gelemeyen Manu var. İçeride aldıkları sürpriz mağlubiyeti iddaacılara unutturmaları lazım. Daha da uygun bir maç olamazdı.

Manu kazanır 1,40

321 B.Leverkusen-Bayern Münih
Leverkusen içerideki maçlarının tamamını kazandı.Ve bunu yaparken dört maçta tam 12 gol buldular. Lig genelinde de Schalke maçı harici mağlubiyetleri yok. ŞL'de de yollarına devam ediyorlar.Rakip Bayern Münih'i ise anlatmaya gerek yok. İddaacıları yatırdıkları Wolfsburg maçından sonra hafta içinde City delasmanında güçlerini bir kez daha gösterdiler. Ligin üst tarafını ilgilendiren bu maçta Bayern Münih'in Leverkusen'e de City tarifesi  uygulamasını bekliyorum. Riskli görenler Kg var girebilir. Sistemcilere Bayern handikapı önermemezsek olmaz elbet. Leverkusen'in içeride oynadığı maçların tamamının ilk yarıdan 1,5 gol üstü bittiğini de hatırlatalım.

Bayern kazanır 1,50
Kg var 1,45
İlk yarı +1,5 1,95

346 Levante-R.Madrid
Bu maç hakkında yazı yazmak için Levante istatistiklerini açtığımda karşılaştığım üç adet beraberlik ve alt kafaları karıştırsa da konuk ekibin Real olduğunu  ve o Real'in içeride Madrid derbisinde Atletico'ya yenildiğini hatırlayınca oynanabilecek tek bir seçenek ortaya çıkıyor.

Real Madrid handikaplı kazanır 1,60

351 İnter-Roma
Taraf bahsi oynamanın oldukça riskli olduğu bir maç. İstatistikler maçın %83 ile ilk yarı 0 ve 2-3 gol biteceğini ve %100 ihtimalle 1,5 altı biteceğini söylüyor. Garanticileri ilk yarı -1,5 tarafına alalım. Sürprizcilere 0dan 0 seçeneğini verelim. Ortalama bir oran isteyenler ise 2-3 gol tercihine yönelsin.

2-3 gol


358 Barcelona-Valladolid
İddaada bir maçın bir tarafı Barcelona ise oynanabilecek tek seçenek kalıyor.

Barcelona handikaplı kazanır 1,40


Günün diğer tahminleri;
182 İbb-Karşıyaka
İbb'nin iç, Karşıyaka'nın dış saha performanslarını baz alırsak bu maçın %83 Kg Var şeklinde biteceğini söyleyebiliriz. Zira İbb'nin iç sahada oynadığı üç maçta Kg olmuş. Karşıyaka'nın 3 deplasman maçının yalnızca bir tanesinde Kg çıkmamış. İstatistikler KG Var diyor.

Kg var 1,60

202 Avellino-Bari
Avellino bu sezon içeride oynadığı dort maçın üçünü kazandı,birinde rakibi ile yenişemedi.Bu maçların %75 i alt ve handikap 0 oldu. Bari'nin dışarıda oynadığı maçların da %75 alt ve Kg yok oldu. İstatistikler altı emrediyor. Sürpriz severler handikap sıfır deneyebilirler.

Alt 1,45

204 Carpi-Cittadella
Yine iç-dış saha performans analizi yaparsak bu maç için %83 alt tahmini yapabiliriz. Carpi'nin içeride , Cittadella'nın dışarıda üç maçlarının ikisinin beraberlikle bitmesinden ötürü sürprizcilere beraberlik seçeneğini de önerebiliriz.

Alt 1,50

206 Empoli-Modena
Empoli'nin genelde 2 maçlık kazanamama serisi mevcut. Deplasman ekibinin ise deplasmanda galibiyeti bulunmuyor. Zirve mücadelesi yapan Empoli için galibiyetlere başlamak için daha uygun bir maç yok gibi duruyor.

Empoli kazanır 1,60

219 Kayserispor-Gaziantepspor
Kayseri hafta sonunu Kayseri derbisinde bir puan alarak geçirdi. Antep ise beklenen patlamayı Karabük karşısında yaptı. Taraf bahsi epey riskli.  Kayseri'nin iç saha maçlarının yüksek oranda Kg yok olarak geçmiş(genel performansının aksine) olması da tercih yapmayı zorlaştırıyor. Bu sebeplerle  2-3 gol tercihi bu maç için oynanabilir geldi. Benim tahminim bu yönde.

2-3 gol 1,75

222 Mainz-Hoffenheim
Dengesiz iki takımın maçı. Taraf bahsi gereksiz, Kg var oranı tatmin edici değil. Bu şartlarda 2,5 üst tercihinden ötesi oynanmaz.

2,5üst 1,45

236 Burnley-Reading
2-3 gol

240 Huddersfield-Watford
Kg var 1,40

247 Notts Country-Crewe
Notts Country kazanır 1,80

249 Peterbrough-Preston
Kg var 1,40

245 Colchester-Wolves
Kg var 1,50

249 P.brough-Preston
Kg var 1,40

259 Morecambe-Chesterfield
Kg Var 1,55






3 Ekim 2013 Perşembe

3 Ekim Perşembe 2013 Bahis Tahminleri

Bahisçiler açısından sıkıntılı bir ŞL programı geride kaldı diyebiliriz.Özellikle Barcelona'nın handikapsız galibiyeti  ve KG olmadan geçen Arsenal-Napoli ve Basel-Schalke maçları birçokları için Salı gününü kararttı.Biz buradaki tahminlerimizle %75 isabet sağlasak da söz konusu maçlar herkes gibi bizim de birçok kuponumuzu yatırdı. Salının moral bozukluğu ile biraz da sıkıntılı gözüken Çarşamba fikstürünü es geçtik. Şimdi ise önümüzde gerek oranlar gerekse maçlar açısından keyifli bir Avrupa ligi programı var ancak unutmamak gerekir ki ŞL gibi takımların %100'ü ile hazırlandığı bir arenadan sonra Avrupa Ligi daha büyük sürprizler içerecektir. Nitekim ilk haftada birçok sürpriz olmuştu. Tahminlerimizi biraz takımların bu platforma verdiği önem biraz da ihtiyaçlarına göre şekillendirdik. Yine prensibimiz olarak, çok düşük oranları önermedik.Umarım ilk günden itibaren büyük sürprizler olan bu ligde bugün herkesin yüzü güler.

482 Kuban-Valencia
Kuban liginde umduğunu bulamayan bir ekip. Takımda Cisse ve Kabore gibi tanıdık isimler var.Kuban'ın istatistiklerine baktığımızda ilk göze çarpanın Rusya gbi kısır bir lige göre içeride %80 KG Var olduğunu görüyoruz.Yine içeride %80lik bir üst istatistiği mevcut. Valencia ilk maçta Swansea karşısında evinde rencide edildi. Eksik listesine Diego Lopez',Banega,Postiga,Jonas ve Adil Rami gibi direkt oyuncuların olmadığını görüyoruz.Normal şartlar altında Valencia'nın ihtiyacı da olması sebebiyle Valencia'nın galibiyetini önerebilirdim ancak eksikler ve rakip istatistikleri sebebiyle 2-3 gol öncelikli tercihim.

2-3 Gol 1,75

511 Swansea-St Gallen
Swansea çok fazla hafife alınan bir takım. Birkaç senedir futbollarının üzerine koyuyorlar ki gerek Liverpool maçındaki performansları gerekse Valencia deplasmanında sahayı Valencia'ya dar etmeleri bunun ispatı. St Gallen'in dış sahada iki maçını 1-0 ile geçtiğini görüyoruz. Bir maçı da 0-0 bitmiş.Buradan anlaşılacağı üzere dışarıda üretken olmayan bir takım.Bu maçın sonucunu Swansea'nin motivasyonu belirleyecek. Şayet maçı gerçekten isterlerse handikaplı galip gelmemeleri için bir sebep yok. Ben Swansea'nin motivasyonunu kestiremediğimden grubun iki 3 puanlı takımının maçında İlk Yarı 1,5 altını ya da İlk yarıdan Swansea galibiyetini öneriyorum.

İlk Yarı -1,5 1,45
İlk Yarı Swansea galibiyeti 1,60

505 Chernomorets-Psv
Ev sahibi Ukrayna liginde üst sıralarda bulunan bir takım. İlk maçında da grubun favorilerinden Zagreb'i deplasmanda yenerek gruptan çıkmak istediğini gösterdi.Psv ilk maçında evinde grubun Bulgar temsilcisine yenildi.Bir Hollanda takımına gol bahsi oynamak sıkıntılı.Bu sebeple esasen iki takımında konumları itibari ile taraf bahsi de sakıncalı olsa da ben Psv'nin bu arenaya ikinci maçtan havlu atmak istemeyeceğine inanıyorum.Haftasonu Az Alkmaar'a karşı aldıkları mağlubiyetin acısını burada çıkartmak zorundalar. Oranda tam olarak bu sebeplerle bu kadar yüksek belirlenmiş.

Psv galibiyeti 1,95

507 Elfsborg-Standart Liege
Efsborg İsveç liginde orta sıralarda olan ve içerideki maçları bolca yüksek skorlarla biten bir takım. İlk maçında Salzburg karşısında da elek oldular.Liege ilk maçında Esbjerg'e evinde 2-1 mağlup oldu. Şüphesiz burada kazanmak isteyecekler, çünkü bunun zorundalar.Daha güçlü bir ligde tüm deplasman maçlarını handikaplı kazanan Belçika ligi lideri Standart Liege galibiyeti çok güçlü bir ihtimal. Sistemciler ya da oran arttırmak isteyen handikap seçeneğine yönebilirler. Golcü ev sahibinin de skora katkı yapacağını düşünenler ise Kg var. Ancak öncelikli tahminim Liege kazanır.

Kg var 1,50
Liege galibiyeti 1,95

508 Esbjerg-Salzburg
Ev sahibi enteresan takım.Liginde içerideki maçları %80 ile KG var olarak tamamlanmış.Bu lige play-off'ta Saint Etienne'i 4-3 ve 0-1(d) ile iki maçta da yenerek katılmış.Salzburg'u Fenerbahçe karşısında oynadığı maçlardan biliyoruz. Korkunç tempolu bir takım. Ben bildiğim Salzburg'u rakibinin birkaç adım önünde görüyorum. Kg var oranı itibari ile beni tatmin etmediği için alternatif olarak üst tercihini de önerebilirim. Sistemcileri de yine handikap tarafına alabiliriz.

Kg var 1,30
Üst 1,40

Salzburg galibiyeti 1,85

506 Dnjeper-Fiorentina
Juande Ramos'un ekibi Dnjeper geçen sene bu ligde adından sıkça söz ettirmişti.Bu senede ilk maçını Romanya deplasmanında kazanarak başladılar. İddaa bu maç için kendilerini favori göstermiş.Bunda Fiorentina'nın hafta sonu gideceği Lazio deplasmanın da etkisi var. İki takımın iç ve dış saha performanslarını çapraz eşleştirdiğimde karşıma 2-3 gol bahsi çıkıyor. Diğer tercihlerdense skor seçmek sanırım daha mantıklı.

2-3 gol olur 1,75

503 Apoel-Frankfurt
Ev sahibinin ilk Avrupa ligi maçı Kg yok bitti. Açıkçası tanımadığımız bir takım, tek bildiğimiz bu maçı muhtemelen muazzam bir taraftar desteği ile oynayacak olması.Bu maçtaki tercihimin sebebi ev sahibinin bir Alman takımı ile karşılaşıyor olması ve o Alman takımının bu kulvarı önemsiyor olması.Nitekim bunu da ilk maçta Bordeaux maçında aldıkları galibiyetle gösterdiler.Bordeaux gibi bir Fransız takımını 3-0 gibi net skorla geçen Frankfurt sistemciler için güzel bir handikap kapısı. Bize ise galibiyeti yeterlidir gibi geliyor.

Frankfurt kazanır 1,70

490 Genk-Thun
Genk liginde iç saha maçlarında sadece Liege'e yenilmiş ki Liege'i konuk eden takımların henüz bir galibiyeti yok. Thun'un ise dış saha performansı bir o kadar kötü. İki üç puanlı takımın mücadelesinde ilk maçta Ukrayna deplasmanında Kiev'i yenen Genk'in galibiyeti beklenebilir. Bu galibiyetin anlam ifade etmesi için bu maçı kazanmaları şart ki iki takımın iç ve dış saha eşleşmeleri de bu galibiyeti öneriyor. Oranı da oldukça güzel.

Genk kazanır 1,60

494 Rapid Wien-Kiev
İlk maçın mağlupları bu maçta karşı karşıya. Sezona birçok kaliteli transfer yapan Kiev burada yoluna devam etmek istiyorsa bu maçı mutlak kazanmak zorunda. İki takımın da ihtiyacı var İancak kaliteli olan taraf çok baskın şekilde Kiev. Kiev galibiyetini denememek için herhangi bir sebep yok. Oran da bu tercihi cazip kılıyor.

Kiev kazanır 1,85

496 Sevilla-Freiburg
İki takımda liginde can çekişiyor. Özellikle Freiburg hafta sonu önemli bir maça çıkacak.Takımların lig karnesine baktığımızda Sevilla'nın iç, Freiburg'un dış sahada gollü müsabakalar oynadığını görüyoruz. Ev sahibinin oranını burada hiçbir zaman önermediğim için ben Kg var tarafındayım.İstatistikler itibari ile de çok mantıklı bir seçenek.

Kg var 1,55

495 Rijeka-Real Betis
Ev sahibi ilk maçta Guimares'e 4-0 yenildi. Bu maçta Real Betis'i yeneceklerini iddaa etmek için bir sebep yok. Öncelikli tercihim olmayan bu maçta bir tercih yapılacaksa yine de Betis tarafındayım. İlk maçında Lyon ile 0-0 berabere kalan Betis bu maçı kazaınr gibi duruyor.

R.Betis kazanır 1,60

497 Trabzonspor-Lazio
Lazio ilk maçında hafta sonu oynayacağı derbiden sebep sadece kendisine yeteni almakla yetindi. Şüphesiz grubun net favorileri. Trabzonspor taraftarının desteği ile beraber bu maça ortak olmak isteyecektir ancak orantısız taraftar davranışları bence bu maç için en büyük sıkıntıları olacak. Zira ben Trabzonspor'un bu maçı gerçekten oynamaya gelen bir Lazio'ya karşı çok sabırlı olması gerektiğine inanıyorum ki TD Reşit Akçay da bu düşüncede.Ancak oyuna kalite olarak Lazio hükmedecek ve Yumlu-Aykut savunmasına karşı skor bulacaktır. Candreva-Olcan eşleşmesinde Trabzon'un sol tarafının da otoban olması çok yüksek olasılık. Bu maç için bu kadar eğlence yeter, işin tahmin kısmına geçecek olursak Lazio'nun yenilmezini banko olarak görüyorum.1,30 önerdiğim bir oran değil ancak isteyen banko kuponlarına ekleyebilir. Bence banko kadar yakın bir seçenek olan Lazio galibiyeti çok cazip. Hatta sistem kuponunda Lazio'nun handikaplı galibiyetini  mutlaka deneyeceğim. Zira Trabzonspor'un ''maça gelen'' bir Lazio'ya gol atamadan 2 tane yeme kabiliyeti olduğunu düşünüyorum. Ancak Lazio galibiyeti için taraftarın 61. dakika şovu yeterli. Deplasmanda bu sezon bir galibiyeti dahi olmayan Lazio için deplasman galibiyetlerinin başlama maçı !

Lazio kaybetmez 1,30
Lazio kazanır 2,20

Düellolar:

487 Psv-Valencia

Şayet Psv bu ligde devam etmek istiyorsa Chernomorets deplasmanında kazanmak zorunda ve rakip de buna uygun. Valencia için de aynısı geçerli ama çok hayati eksikleri var. 1,38 den 1 ve 0 çifte şans banko gibi geliyor. 2,05 ve 4,25 i yine 1 ve 0 ı açık bırakarak elimizde tutabiliriz. ( Psv 'nin daha fazla atarı ve eşit atarı )

488 Salzburg-Tottenham
1,43'den Salzburg daha fazla ya da eşit atarı gözüme çok güzel gözüktü. Tottenham skoru bulduğunda korumaya giden bir ekip ancak Salzburg için bunun sınırı yok. Dolayısı ile 2,10dan Salzburg'un fazla atarı da denenebilir. Sistemciler için 1 ya da 0 seçeneği ideal.

502 Sevilla-Swansea
1,39'dan Sevilla'nın Swansea  ile eşit gol atacağını ya da daha fazla gol üreteceğini düşünüyorum.2,05 oranı ile Sevilla'nin daha fazla atarı ile 4,60'dan iki takımın eşit sayıda gol atarı sistemciler için güzel seçenekler.


Not: Programdaki kimi maçları yukarıda incelediğimiz maçlar arasına gerek oranları gerekse riskleri açısından almadım. Öte yandan ağırlıklı olarak deplasman takımı galibiyetlerinin öncelikli olduğunu yazdım. Ancak hiçbir programda deplasman ekibi galibiyetleri yüzdesel olarak bu kadar çok çıkmaz. Buna göre, sizin de güvendiğiniz maçları seçerseniz mantıklı olacaktır. Herkese bol şanslar.

16 Doğru 8 yanlış tahmin
%66 İsabet








1 Ekim 2013 Salı

1 Ekim 2013 Bahis Tahminleri

Şampiyonlar liginde mücadele eden takımların çoğu kez bu ligde önemli mücadeleleri olduğu için ligde sürprizlere imkan verdiğini biliyoruz. Manchester'ın kendi evinde WBA ,City'nin deplasmanda Aston Villa mağlubiyeti,, Bayern ve Juve'nin skoru elde ettikten sonra kendilerini fazla zorlamamaları bu hafta birçok kuponu yırttırmıştır. Ancak önümüzde ŞL fikstürü olduğu için takımların maksimumlarını ortaya koyacağını düşünmek yersiz olmaz. Bu sebeple bu haftasonu üzerinde çokça durduğumuz istatiksel verileri kurcalamak yerine takımların kadro kalitelerini ve maça dair ihtiyaçlarını irdelemek daha doğru olsa gerek.

415 Basel-Schalke
Basel'in liginde oynadığı müsabakaların büyük bir çoğunluğu KG Var şeklinde bitiyor.Rakibinin de Almanya liginden olması münasebetiyle bu maçta KG var beklenebilir ki Basel'in gerek geçtiğimiz sezon Avrupa ligindeki performansı gerekse Chelsea maçındaki performansı bu maçta gol atabileceği ihtimalini epey kuvvetlendiriyor. Ligde evinde 1 puanla ayrıldığı Sion mücadelesi de akılların bu maçta olduğunun açık ispatı.Nitekim Chelsea galibiyetinin anlamlanması için bu maçtan galip ayrılmaları şart. Öte yandan Schalke'de gruba çok büyük bir hızla başlayan rakibine karşı öncelikle mağlup olmamak isteyecektir. Ben kadro kaliteleri açısından Schalke'yi üstün görüyor olsam da daha garanti tercih iki takımında golcü kimliklerinden ötürü KG Var olabilir. Öte yandan ''kaybetmemek'' isteyecek iki takımın mücadelesinden İlk Yarı -1,5 veya beraberlik sonucu çıkarsa eminim kimse şaşırmayacaktır.

İY -1,5 ALT->1,35
İY 0 2,10

KG Var->1,4

419 Steaua Bükreş-Chelsea
Peşinen belirtmem gerekir ki bu maçta net beklentim Chelsea'nin galibiyetidir.Takımın kadro kalitesi, gerek oyun gerekse skor anlamında taraftarın mutlu edilememesi ve dolayısı ile bu maçın kazanılma zorunluluğu Chelsea'yi bir değil, birkaç adım öne çıkartıyor.Ve tabi ki Mourinho faktörü de var. Bu deplasmanda , grubun en zayıf takımına karşı puan bırakmak Mourinho geleneğine oldukça ters. Chelsea galibiyeti bekliyorum. Handikapı da benim için sürpriz olmayacak ve yüksek oranlı kuponlarımda değerlendireceğim.

Chelsea->1,5
Handikaplı Chelsea galibiyeti->2,55
2-2->2,20

414 Arsenal-Napoli
Bu iki takım şuan Avrupa'nın en formda takımları. Liglerine olağanüstü başladılar ve gol bulmakta zorlanmıyorlar.İki takımda bence ''ölüm'' grubunda ilk maçlarına galip başladılar ve önemli bir yol katettiler. Kadro kalitelerinin yakınlığı ve form durumlarının da en tepede olması bu maçta taraf bahsini zorlaştırıyor. Şüphesiz Napoli ilk maçta elde ettiği avantajı korumak,Arsenal'de içeride kazanmak isteyecek.Bu maç için iki tahminim var.Eğer siz maçın daha ilk yarıdan çıldıracağını düşünüyorsanız ilk yarı 1,5 ÜST,kadro kaliteleri ve form durumları itibari ile iki takımında gol bulacağını düşünüyorsanız da daha banko olan KG var seçeneğini oynayabilirsiniz.

İlk Yarı +1,5 2,05
 KG VAR ->1,40

417 Dortmund-Marsilya
Dortmund haftasonunu Marsilya'ya ciddi bir mesaj vererek geçirdi. Marsilya ise deplasmanda 2-3 gol tahminimizi bozmadan galip geldi. İki takımda ilk maçlarını mağlup bitirdi ŞL'de. Gerek oyun gerekse seyirci avantajı ile Dortmund bu maçın net favorisidir gözümde. Ancak 1,15 lik oranı hiçbir zaman önermediğimden alternatiflere yönelmek istiyorum.İki takımında kazanmak zorunda olduğu bu maçta, atan ve yiyen Dortmund'un maçı KG var'a götürebileceğine inanıyorum. Handikaplı Dortmund galibiyeti de elbet denenebilir ancak KG var seçeneği bana daha bir iyi gözüktü. Öte yandan hızlı ve tempolu bir maç beklentisine iki takımında kaybetme lüksünün olmaması aklıma İlk Yarı +1,5 ihtimalini getiriyor. Hangisi aklınıza yatıyorsa !

İlk Yarı +1,5->1,80
KG VAR->1,65

402 Zenit-Austria Wien
İlk maçlarını kaybeden iki takımın mücadelesinde Zenit'e verilen 1,10 luk oran beni tatmin etmediğinden alternatiflere yönelmek gerektiğini düşünüyorum.Bu bağlamda KG YOK bu maçta denenebilecek seçeneklerden. Handikaplı Zenit galibiyeti ile KG YOK arasından tercih yapılması gereken bir maç.Bence KG YOK daha sağlam.

KG YOK->1,60


418 Porto-Atletico Madrid
Atletico Madrid haftasonu oynanan derbide Real'i 80 dakika boyunca sürklase ederek ne kadar formda olduklarını gösterdi. Keza sezon başında Barcelona maçlarında da mücadelelerinde de bu sezona dair net mesajlar vardı ki ligdeki gidişatları bu doğrultuda. Porto senelerdir bu klasmanda mücadele eden üst düzey bir ekip.Ancak rakip bu sefer çok formda ve güçlü bir takım.Atletico Madrid'in formda forvet oyuncuları Diego Costa'nın olmamasının bile bu maçın 0-2 tahmininden çıkma olasılığı olduğunu düşündürtmüyor bana.Zira Atletico Madrid oldukça kompakt ve ''takım gibi takım'' dedirten ekiplerden. İlk maçların kazanılarak geçilmesi sebebiyle çok dengede bir oyun bekliyorum. Tek farklı Atletico Madrid galibiyeti de benim için sürpriz olmaz.Yine de ben bu tip maçlarda çokça kullandığım 2-3 gol seçeneğini kullanacağım.

X2- Çifte Şans>1,27
2-3 gol->1,75
Handikap(x)->3,75


413 Ajax-Milan
İki dengesiz ve bahis açısından güvenilmez takımın mücadelesinde ilk maçta Barcelona'ya ilk yarıda oldukça iyi direnen Ajax ile Milan karşılaşıyor.Bu direnç en azından ilk yarı beraberliği seçeneğini düşündürtüyor.Bu maçı şöyle bir kafamda oynadığımda 1-1,2-0 ya da 2-1gibi skorların çıkabileceğini düşünüyorum ki bu ihtimaller beni 2-3 gole götürüyor. KG Var seçeneğindense 2-3 gol daha garanti gibi...

İY 0 2,10
2-3 gol->1,75

416 Celtic-Barcelona
Celtic bence sürpriz yapma kotasını geçen sezon Barca'ya bu sahada yaptığı ile doldurdu. Bir maçta eğer ki taraflardan biri Barcelona ise ilk düşünülmesi gereken seçenek handikaplı galibiyetidir ki iddaada verdiği oranlarla bizi buna yönlendiriyor. Aklıma gelen bir diğer seçenek de KG yok. Umarım günün patlayan maçı olmaz.

Handikaplı Barcelona galibiyeti->1,90
KG YOK->1,75

403 Barnsley-Reading
Lig sonuncusu Barnsley üst sıraları zorlayan Reading ile karşılaşıyor.Barnsley'in içerideki maçları %75 ile KG var bitmiş.Reading'in dış saha maçlarında bu oran %50. Üç maçlık galibiyet serisi yakalayan ve  Pogrebynak , Robberts gibi ayaklara sahip Reading'in bu maçı galip bitireceğini tahmin ediyorum. Diğer bir tercih KG var.

Reading galibiyeti->1,85
KG VAR->1,50


406 Brighton-Sheffield
Ev sahibinin içerideki,deplasman ekibinin ise dışarıdaki maçlarının skorlarına göre bu maçın %75 ihtimalle 2-3 gol biteceğini söyleyebiliriz.

2-3 gol->1,75

410-Leeds-Bournemouth
Rakamlar bize 1,50 orandan KG VAR seçeneğini gösteriyor.

KG VAR->1,50

412 Yeovil-Leicester
İç sahada galibiyeti olmayan Yeovil için zirve mücadelesi yapan Leicester maçı uygun maç değil. 1,55'ten Leicester galibiyeti şık duruyor.Yeovil golcü bir ekip olsa atıp yiyen Leicester maçı için KG VAR daha ciddi bir ihtimal olurdu ancak Yeovil gol sorunu çeken bir takım. Yine de kötü gidişlerine direnmek için gol atabilme olasılıkları ile de KG VAR seçeneği düşünülebilir.

KG VAR->1,40
Leicester galibiyeti->1,55


***


Günün kalesi->Chelsea galibiyeti->1,50
Günün sürprizi->Handikaplı Atletico Madrid beraberliği->3,75


24 tahmin, 18 doğru 6 yanlış. %75 isabet.


28 Eylül 2013 Cumartesi

28 Eylül 2013 Cumartesi Bahis Tahminleri

Bahis çoğu futbolsever için vazgeçilmez bir tutku. Bazen basılan 10 liranın karşılığında alınan 15 lira bile insanı mutlu edebiliyor. Uzun süredir yazmadığım bloga arkadaşlarımla düzenli olarak paylaştığım tahminleri eklemek istedim. Arkadaş arası yazışma metni olduğundan yazım-imla gibi şeyler aranmazsa elbet güzel olur. Unutmadan belirtmek gerekir ki öncelikli olarak maçların yüzdesel olarak hangi sonuçla biteceğinin tahmini var. Buradaki yüzdeler benim değil, takımların genel maç performanslarının oluşturduğu yüzdeler. Burada da bir parantez açmakta fayda var. Bu yüzdelere ulaşırken bazen ( şayet X-Y takımı maç yapıyorsa ) X takımının iç saha, Y takımının dış saha performanslarının yüzdesini alıyorum, bazen ise bu takımların iç-dış saha gözetmeksizin genel istatistiğini paylaşıyorum. Bu bağlamda ''%83 demişsin ama öyle bir istatistik yok'' denilmezse sevinirim. Bir sezonda oynanan maçların %60-%70'i Kg var bitttiği için öncelikle KG varları aradım. Bunları ararken gözüme yine çok karşılaşılan bir aralık olan 2-3 gol tahmini geldi. Altlar Üstler derken oransal anlamda karşılaşılan sonuçlar şöyle;

204 Dortmund-Freiburg %80 VAR 206 Hoffenheim-Schalke %68 VAR 220 Bournemouth-Blackburn %75 var 221 Burnley-Charlton %75 VAR 223 Leicester-Barnsley %62,5 VAR 237 Rotherham-Peterborugh %62,5 yok 233 Crewe-Gillingham %70 var 232 Crowley-Oldham %100 var 230 Bristol-Colchester %83 var 246 Northampton-Morecamble %75 var 245 Wesport-Torquay %75 var 243 Fleetword Exeter %75 var 316 Gs-Rize %77 var 323 Swansea-Arsenal %100 var 326 Alkmaar-Psv %80 var 358 Milan-Sampdoria %77 var 366 Real Atletico %72 var
206 Hoffenheim-Schalke %83 ÜST 204 Dortmund-Freıburg %80 üst 207 Leverkusen-Hannover %72 üst
221 Burnley-Charlton %82,5 2-3 gol 301 Paris-Toulouse %84 2-3 gol
173 Tottenham-Chelsea %90 ALT ve KG YOK 194 Latina-Brescia %66 ALT ve KG YOK 197 Reggina-Capri %75 ALT 215 Fulham-Cardiff %83 ALT
217 Manu-West Brom %80 KG YOK 247 Plymouth-Accrington %75 KG yok 291 Ordu-İBB %56 KG yok
203 Bayern-Wolfsburg h(1)%100 217 Manu-West brom h(1)
189 Terek-Cska %40 2 ( istatistik yanıltmasın bence %70) 189Terek-Cska %100 0-2 Çifte Şans Tekrarlamakta fayda var ki bunlar benim şahsi tahminlerim değil, takım performanslarının istatistiksel çıktısıdır. Şahsi tahminlerimi en sonda paylaşacağım. Öncelikle düelloların üzerinde durmak gerekirse;
173 Chelsea-Marsilya Chelsea Tottenham,Marsilya ise Lorient deplasmanında. Marsilya dışarıda 1 kere 3, 2 kere 1 atmış 1 kere gol atamamış.Lorient 1er kere 3 ve 1 yemiş, 1 kere gol yememiş.Öte yandan Tottenham içeride hiç gol yememiş. Chelsea'nin de dışarıda golü yok. Bu görüntü 02 çifte şansı gösteriyor o da 1,35. Ancak Tottenham maçı çıldırırsa kuponları yırttırabilir. Temkinli yaklaşılması gereken bu maç en fazla bir kupona eklenebilir.
211 Bayern-City Bayern içeride Wolfsburg ile oynarken City dışarıda Aston Villa ile oynuyor. Bu bağlamda bile bence 1-0 önde Bayern. Öte taraftan Wolfsburg dışarıda 3 maçta 7 gol yemiş. Bayern 4. maçta bu sayıyı 10-11 yapar gibi dureuyor..İstatistikler City maksimum 2 atar diyor.(Aston Villa içeride maksimum 2 yerken City deplasmanda maksimum 2 atmış. )İki takımında ŞL maçı olduğu unutulmasın.. Bayern 1,60'dan favori gözüküyor. Bayern'in Wolfsburg maçında handikapı az bulunduysa buradan Bayern'e oynanabilir.
212 Dortmund-Manu Dortmund ilk ŞL maçında yenildi. Akılları orada olacaktır zira kazanmak zorundalar. Öte yandan Freiburg ile oynayacaklar ki freıburg deplasmanlarda en fazla 3 tane yemiş.Manunun oynayacağı west brom ise tam olarak kabız olarak tabir edebileceğimiz bir takım. Zor yiyor ve neredeyse hiç atamıyor. Ama Manu'dan minimum 3 tane yiyeceğini düşünüyorum. Ancak tavsiyem uzak durulması. Zira iki maçında kuponlarda değerlendirebilir güzel oranları var. 320 Arsenal-Gs Arsenal Swansea deplasmanında, Gs ise içeride Rize ile oynayacak. Mesutsenal gol yiyip atan takımla oynayacak ki bu veri bu maçın gollü geçeceğine işaret. Gs sıkıntılar içinde. Patlama maçı da olabilir, hepten patladığı maçta olabilir.Gsnin rizeye 4 atamayacağını, arsenalin ise minimum 2 tane yerleştireceğini düşünüyorum. Buna göre ben bu maça 1,54ten 1 ya da 0 çifte atarım sürpriz kuponda. Ancak bu takımların maçlarında değerlendirebilir oranlar olduğu için bulaşılmayadabilinir bu düelloya. 321 Barcelona-Napoli Barca içeride minimum 2 yiyen Almeria deplasmanındaki Barcanın deplasmanlarda attıgı minimum gol sayısıda 2. Lider Napoli konuk olacağı Genoa deplasmanına maksimum 3 atar diye düşünüyorum. Barcelonanın ise 3 golü bence minimum var. Barca handikapı oynamayacaksanız düelloda barcaya oynayın. Bu düellolardaki her takımın ŞL maçları olduğunu da unutmayın. Son olarak kişisel tahminlerimi vereyim; 217 Manu-West Brom Bu maçın H(1) olmaması için hiçbir sebep yok. Ancak ''kabız'' deplasman ekibi ve istatiksel olarak %100 çıkan İY -1,5 ihtimali de gözden kaçmasın. Zira Handikaplı Manu galibiyeti 1,65 iken, ilk yarı -1,5 1,45 323 Swansea-Arsenal Swansea'nin birçok maçını izledim. En iyi performansları şüphesiz ki ikinci yarıda yarı sahaya gömdüğü Liverpool maçıydı. Swansea bomba diye tahmin edilen takımlardan. Özellikle içerideki maçlarda hep atıp yiyorlar. Öte yandan Arsenal ise bence Mesut'un gelmesi ile çok güçlendi. Akıllarda ŞL maçı olması sebebiyle verilere göre %100 üst gözüken bu maça üst tercihi yapılabilir ki 1,50 tatmin edici bir oran.Yine %75 olasılıkla İY+1,5 2,15 ile sürpriz kuponlarda yer alabilir.Benim taraf tahminim ise yine de Arsenal. Zira Mesut'un varsa 1-0 önde başlarsın. 203 Münih-Wolfsburg Bu maç ile ilgili tek sıkıntı Bayern'in ŞL maçı olması sebebiyle maça ne kadar odaklanacağının bilinememesi. Normal şartlarda %100 olasılıkla H(1) gözüküyor.Ki bu maça oynanacaksa başka bir seçeneğe yönelmek mantıksız. 207 Leverkusen-Hannover İki takımda sevdiğim, golcü takımlar. Bu bağlamda %66 KG var istatistiği 1,60dan cezbedici. Leverkusen handikapı ve 2,5 üstte güzel seçenekler ancak bence oranı karşılamıyor. Ben bu maça oynarsam 1,60dan KG oynarım. 312 Almeira-Barcelona Çok fazla söze gerek yok. Normal şartlar altında bu maçın sonucu bellidir.Burada kafa karıştıran nokta Almeira'nın içeride golcü kimliği. 1,40'dan h(2) yeterlidir. 353 Sociedad-Sevilla İstatistikler bu maça %100'den İY-1,5 diyor ki oranı 1,30. Belirtmek gerekir ki bu maç için Sociedad'ın iç, Sevilla'nın dış saha performansları baz alınmıştır. 309 Genoa-Napoli Napoli Milan galibiyetinden sonra bu maçıda kazanırsa sanırım form durumunun %100 lerde olduğunu ispatlayacaktır. ŞL maçı haftası olduğundan 1,50den 2 tercihi sıkıntılı bulunuyorsa %75 olasılıkla aynı orandan 2,5 üstü tercih edilebilir. 232 Crawley-Oldham Bazen istatistiklere bağlı kalmak yanıltabilir. Bu bağlamda tüm maçların ucu açıktır. Ancak bu maçta öyle bir data var ki bu maçı ciddi manada teşvik ediyor. O da deplasman ekibinin deplasmanlarda 4 maçta 8 gol atmış olması.Öte yandan ev sahibide içeride 4 maçta 7 gol yemiş (2-2-2-1) Bu bağlamda istatistiklerde %100 olasılıkla KG var emrediyor ki oranı da 1,50. Bu maç 2 kuponumda yer alacak. 230 Bristol-Colchester Bu maç için %83 KG var seçeneği 1,50den karşımıza çıkıyor. Bristol içeride ortalama 2 gol yiyip 1 gol atıyor (4 maçta ) Rakibi yine yiyip atan bir takım. Dolayısı ile 1,50 güzel bir oran. 245 Newport-Tourquay Yine gol atıp yiyen iki orta sıra takımının maçında istatistik %75 ile KG Var'ı gösteriyor ki 1,55 güzel oran..Kesinlikle deneyeceğim. 243 Fleetword-Exeter İstatistikler %75ten KG var seçeneğini gösteriyor. 304 kodlu Paris-Toulouse maçı %84 ihtimalden 2-3gol 220 ve 221 kodlu Bournemouth-Blackburn ve Burnley-Charlton maçları %75 ihtimalle 2-3 gol 215 kodlu Fulham-Cardiff (iç ve dış saha çarpraz eşleşmesi ile ) %100 2-3 gol 197 kodlu Reggina-Capri %75 ihtimalle ALT 194 kodlu Latina-Brescia %66 olasılıkla ALT 358 kodlu Milan-Sampdoria Milan'ın iç, Sampdoria'nın dış saha performansı itibari ile %100, genel performansları itibari ile de %77 KG var. Not: Kişisel tahminlerimde istatistiksel verileri bir aşama ileriye götürerek incelemeye çalıştım. Tabi bunu yaparken işin ''oran''kısmını da tatmin edici hale getirmek istedim. Örneğin Real-Atletico maçının Kg var'ını 1,35ten önermek yerine diğer maçları önerdim. Öte yandan bunu yaparken de örneğin Newport'un Tourquay'ın sıralamadaki yerini 2 alt ve üstündeki takımlarla oynadığı maçların skorlarına baktım.Yine Tourquay'ın da sıralamada Newporta yakın takımlarla deplasmanda oynadığı maçlardaki skorlarını inceledim, bu şekilde seçerek maçlar verdim. Ancak unutmamak gerekir ki bahis şans işidir. Yarın sizinde şansınız bol olsun


Sonuç: Ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, 54 satır tahmin gözüküyor. Bu 54 tahminin 38i doğru gözüküyor. Bu da %70 lik bir oran. Umarım faydası olmuştur.

29 Ocak 2013 Salı

Futbol Adamları 2: Dirt Kuyt

Dirk Kuyt gibi oyuncuları henüz onlar doğmamışken tanıdım. Çocukluğumda onun Hollanda kıyısındaki köyü Katwijk'in kumullarında onlara karşı maç yaptım. Kuyt tipi oyunculara saygı duyar ve onlardan korkardım. Ancak Liverpool Futbol klubü'nün onun gibi biriyle anlaşma imzalayacağını hayal bile edemezdim. Ama klup, geçen ay Hollandalı futbolcuyu 10 M € karşılığında aldı. Kuyt bugün takımı için ilk maçına, Everton karşşı oynanacak Mersiyside derbisine çıkmayı umuyor. İnsan onun 10 M € etmeyeceğini söylemek istiyor ancak Kuyt, Bush'un deyimiyle her zaman '' azımsanıyor''du.

Kuyt'un doğumunun gerçekleştiği 1980'lerin kış cumartesileri, benim futbol takımım, babalarımızın arabalarının arka koltuklarında Katwijk'e doğru yolculuk ederdi. Rakibimiz genellikle Kuyt'un gelecekteki takımı Quick Boys olurdu. Karwijk Kiliselerini, şık mağazaları ve pencerelerinde Alman simgeleri bulunan pansiyonları geçerken denizden esen rüzgar arabayı sallardı.

Quick Boys'un soyunma odaları her zaman kalabalık olurd, çünkü Katwijk'in denizci ve balıkçıları hep cumartesileri futbol oynuyordu. Pazar günleri Tanrı'ya ibadet için ayrılmıştı. Kasabadaki tüm erkekler oynuyordu: Quick Boys'un şu sıralar yirmi yetişkin takımı on beş de dokuz yaş altı takımı var. Gerçi o çocuklara yetişkin demek çoğu zaman aldatıcıdır. Zira - balık, süt ve batı rüzgarıyla yetişen - Katwijk çocuğu şimdiden Kuyt' un günümüzdeki hali kadar büyük.

Rakiplerimiz genellikle Kuyt gibi albinoydu ve toplamda iki farklı soyadı vardı. Çoğunlukla Kuyt soyadını taşıyorlardı. Top kontrolünü fazla önemsemiyorlardı. Belki rüzgar yüzünden ve rüzgarın sorumlusu Tanrı olduğundan. Ama hatırladığım kadarıyla çoğunlukla kaybederdik. Kimi zaman bizi izleyen yüzlerce seyirci olurdu. Ve Quick Boys, Katwijk'in en iyi takımı bile değildi. Rakipleri FC Katwijk sonradan amatör kümede şampiyon olmuştu. Quick Boys-Katwijk derbisini çok kere izlemiş olan Kuyt, Everton-Liverpool derbisi karşısında korkmayacaktır.

Katwijk'te amatör futbol öyle büyük bir meşguliyet ki yerli starlar çoğu zaman profesyonel takımlara katılmaya tenezzül etmiyor. Ama Kuyt on sekizindeyken FC Utrecht ile sözleşme imzaladı. Katwijk tarzı top kontrolüyle göbekli bir denizcinin oğlu olan Kuyt'tan kimse pek bir şey beklemiyordu ama o neredeyse hemen ilk on birde forma buldu. Aslında onu Utrecht'e götüren yegane şey, yeni takım arkadaşlarının Tanrı tanımazlığı idi. ' KAtwijk'te bazı şeyler olduğu gibi kabul edilir. FC Utrecht'e geldiğimde bazı heriflerin sevgilileri ile birlikte yaşadığını , çocuk sahibi olduğunu ve ancak ondan sonra evlendiğini gördüm,'' demişti şaşkınlıkla. Premier Lig'de ne yapacağını Allah bilir.

2003 yılında daha büyük bir Hollanda takımı , Feyenoord, istemeyerek Kuyt için 1 M € ödedi. Daha yüksek bir oyun düzeyiyle başa çıkabileceğini düşünen pek fazla insan yoktu ama öngörülemeyen yükselişi sürdü : Bir yıl içinde Feyenoord'un en iyi futbolcusu olmuştu. Başarısı büyük ihtimalle Kuyt'un diğer oyunculara göre çok daha fazla çalışmasına bağlıydı. Antremanları ve maçları kendi yoğun çalışma programı içinde birer parça olarak görüyordu. Spor salonunda değilse ya da karşılacağı rakip üzerinde çalışmıyorsa, ya yaşam koçuna haftalık ziyaretini yapıyor ya şifacıya ya da fizyoterapistine gidiyordu. Bunların hiçbiri sakatlık geçirmek için değildi. Kuyt hiç sakatlanmadı. Geçtiğimiz ilkbahara dek, beş yıl bir ay boyunca Hollanda liginin hiçbir maçını kaçırmadı. Frank Lampard'ın rekorundan on bir ay daha fazla. Kuyt'un zaten insanüstü bedenini mükemmelleştirmek için doktorlara gidişi, Pamela Anderson'un göğüs implantı olması gibi. Bir örnek veriyor: '' Kısa bir süre önce doktorum kramponlarımın içine özel tabanlıklar yerleştirdi. Testler ayağımın üzerinde dosdoğru duramadığımı , bu yüzden de boynumu tamamen oynatamadığımı gösterdi. O tabanlıkları kullanmaya başladığımdan beri boynum yeniden özgürleşti. ''

Sakatlıklar bir yana, Kuyt'ta form kaybı diye bir şey de yok. Zihinsel olarak öyle kuvvetli ki neredeyse hiç kötü oynadığı olmuyor. Son dört sezonun her birinde en az yirmi lig golü var.

Kuyt, bedeninin tüm parçalarını mükemmel bir düzen içinde işleyen ve en güzel zamanını yaşayan bir adamın neşesini yansıtıyor. Golcülerin çoğu enerjilerini gol atmaya saklar. Kuyt kanatlar boyunca koşuyor ve gole giderken çalımlar atıyor. Çoğu defans oyuncusundan daha iyi savunma yaptığı gibi birçok kanat oyuncusunda da daha fazla asisti var. Top ayağına geldiğinde uzmanlığını gösteriyor ve rakiplerin kabusu oluyor.

Hiç sakatlanmadığı ve sürekli kendini geliştirdiği için Quick Boys'tan Liverpool'a kadar önlenemez bir şekilde yükselebildi. Bu, diğer futbolculara karşı bir ithamdır. Kuyt'un yükselişi, diğer meslektaşlarının , hatta ayyaş olmayanları bile potansiyellerinin altında oynadığını gösterir. Hepsi Kuyt gibi yaşasaydı, profesyonel futbol çok daha iyi bir oyun olurdu. ''Elinden gelenin en iyisini yapmak angarya değil, öyle değil mi? '' diye soruyor : '' Futbolcu olduğum için dizlerimin üzerine çöküp Tanrı'ya şükretmeliyim ve ediyorum da...''

Kuyt'un öğrenemediği tek bir şey var. Hiçbir Katwijkerli mükeml top kontrolüne sahip olamaz. Bir defasında ''Robin Van Persie'nin tekniğine sahip değilim.'' itirafında bulunmuştu. '' Ancak şu zamana kadar sahip olduğum Hollandalı yeteneklerinden en iyisi mentalite.'' Bu da onu çok ileriye götürdü: Geçen ay ölümcül hasta babası, burnunda bir tüp olduğu halde ona bir gala töreninde yılın en iyi Gollandalı futbolcusu ödülünü sundu.

Ancak bu yaz oynanan Dünya Kupası, Kuyt'un mentalitesinin bile yeterli olmayacağını gösterdi. Uluslararası futbolun dik yokuşlarına doğru ilk koşusu defans oyuncularını meşgul etmişti ancak Hollanda'nın birinci seçimi olarak santrafor oynadığı ilk maçta Portekiz karşısında başarısız oldu.

15 Ağustos'ta onunla sözleşme imzalamayı uman sayısız klüpten biri olan Newcastle'ın Teknik Direktörü Glenn Roeder, Dublin'de İrlanda-Hollanda maçını izlemişti. Hollanda'nın santraforu donuk iki gol attı. Ne yazık ki  o isim Kuyt değil, 23 yaşında ilk Milli maçına çıkan Klas-Jan Huntelaar'dı ki geçen sezon elliden fazla gol atmıştı. Huntelaar, Hollandalı santraforlar içindeki hiyerarşide Kuyt'u alt edecek son isim.

Liverpool'un yanlış Hollandalı golcüyü almış olması muhtemel. Kuyt, Anfield'da asla başarısız olmadığı için başarısız olmayacak olsa da orayı asla tam olarak da fethedemeyecek. Ancak Kuyt her zaman şüphecileri haksız çıkarmıştır. '' Kariyerim hep yukarı doğru çıkan bir çizgi. '' diyor. Hiçbir şey olmasa bile, takım arkadaşlarına koşucu olmakla ilgili bir şeyler öğretebilir.


Johan Cruyff'a ait diğer yazıyı okumak için tıklayınız.


Bu yazı Simon Kuper'in '' Futbol Adamları '' adlı kitabından alınmıştır.

28 Ocak 2013 Pazartesi

Altyapı Çalışıyor : Beykan Şimşek

Çok değil, bundan 4-5 sene öncesinin klişe laflarından biriydi Fenerbahçe'nin futbolcu harcama merkezi olduğu. Kimi örnekler özelinde doğru olsa da esas olanın oyuncunun yeteneği, azmi ve uyumu gibi faktörler olduğu gözardı edildi hep. O zamanlarda bizim savunma argümanımız alt liglerden gelip formayı sırtından çıkarmayan Tuncay, Gökhan Gönül gibi isimlerdi Göhan Emreciksin, Tarık Daşgün gibi örneklere karşılık. Ancak yeni modamız Salih Uçan , Recep Niyaz ve Beykan Şimşek oldu geçtiğimiz haftadan beri.

Uzun seneler boyunca altyapıdan oyuncu yetiştiğini görmek isteyen taraftar gençlerimizin hepsine fazlasıyla kıymet veriyor. Durum benim için de böyle. Ancak benim için Beykan, Salih ve Recep'e göre biraz daha farklı yerde. Keza hikayenin diğer kahramanları Gökay , Berk Elitez , Hasan Erbey ve Okan Alkan gibi isimlerde. Sahada yeni ve genç isimler görmek çok güzel ama benim için profesyonel sözleşmeye Fenerbahçe'de erişilmesi daha da güzel. Zira bunun karşılığı Fenerbahçe'nin de eğitimci rolünü iyi üstlenmeye başladığı ki devamlılık adına bu çok önemli. Saf altyapı ürünleri bu sebeple biraz daha fazla heyecanlandırıyor beni.

Yazının konusu başlıktan ve gündemden anlaşılacağı üzere Beykan Şimşek. Kendinden emin tavırları ve ilk maçında gole ulaşması herkesi şaşırtmış ancak Beykan beni sadece oynadığı ilk A2 maçında şaşırttı desem yanlış olmaz. Onu sahada gördüğümde uzun zamandır isminden söz ettiren bu oyuncunun  neler vereceğine dair duyduğum merak ile henüz 15 yaşında bu seviyeye gelmesinin yarattığı şaşkınlık birbirine karışmıştı. Ancak çok geçmeden, ilk devre sonunda durum anlaşılır bir hal almıştı. Boyu kadar yeteneği vardı Beykan'ın.  
O yetenek aslında bugünlere kadar geleceğinin en açık kanıtıydı.

Federasyon kayıtlarına göre 2007 Eylül'ünün ortasında Fenerbahçe'li olmuş Beykan.Yani 12 yaşını bitimek üzere iken. İlk Milli formayı giydiğinde o en önde iken arkasında oynayan oyuncu tanıdık bir isim ; Recep Niyaz. Yine 51. dakika itibari ile belki ilerleyen zamanlarda çokça göreceğimiz bir senaryo gerçekleşmiş ve Salih Uçan ' da oyuna dahil olmuş. O an itibari ile Beykan , Recep ve Salih aynı anda sahada.

Salih Uçan kısa sürede yeterince dikkat çekmiş olacak ki bu Milli maçtan dört gün sonra Portekiz ile karşılacak U-15 Milli Takımı'nda o da sahaya çıkmış. Tabi ki Recep Niyaz ve Beykan Şimşek ile beraber. Portekiz'e 2-1 mağlup olan Millilerin golünü 2. Milli maçına çıkan Beykan atarken asisti kim yaptı acaba? Belki Recep, belki de Salih...

38 defa Milli olan Beykan'ın 14 tane golü var. Ancak daha ilgi çekici olan birşeyler daha var Milli maç kayıtlarında.  Aynı yaşta olan Recep ile Beykan'ın oynadığı Milli maçlarda ağırlıklı olarak skor üretme rolünü bu iki oyuncu üstlenmiş. Recep bu anlamda biraz daha önde olsa da anlamlı olan ikisinin de çubuklu giymesi olsa gerek. İkisinin de gol atıp kazandırdığı maçlar var. Ancak  linkteki kayıda bakarken hafif tebessüm etmedim değil. Gollerin tamamı bugünün umutlarından gelmiş.

 Yine federasyonun sitesine göre çubukluyu ilk olarak Fenerbahçe'ye geldiği günden iki sene sonra Beşiktaş derbisinde giymiş. Henüz 15 yaşına dahi girmemişken U-16 kategorisinde çıktığı ilk maçta golünü atmış. Dolayısı ile Bursaspor maçında attığı gol kendisi için çok şaşırtıcı değil. Zira o formasına daha ter düşmeden skor üretmeye alışık bir oyuncu. İlk maçı ve dolayısı ile ilk golünün üzerinden henüz 3 ay geçmişken iki yaş kategorisi birden atlayarak U-18 takımı ile müsabakaya çıkan Beykan bundan bir ay sonra da A2 takımı ile ilk maçına çıkmış. Bu da kendisinin beni artık şaşırtmadığını söylememin bir başka sebebidir aslında. Zira kısa sürede inanılmaz sıçramalar yaptı Beykan. Sezonu U-16 takımında bitirmesine karşın çok geçmeden, eksiklerden dolayı üst takımların kadrolarını tamamlayan oyuncu olmaktan çıkıp , Fenerbahçe formasını giydiği ilk günün bir sene sonrasında; (henüz 15 yaşını bitirmemişken) A2 kategorisinin direkt oyuncusu olmayı başardı. Arada eksiklikten dolayı yukarıya çıkartıldığı ve A2'de oynadığı maçı saymazsak , bu kadronun esas elemanı olarak başladığı sezonda da ilk maçında gol atma başarısı göstermiş olan Beykan'ın Bursa'ya attığı gol  onu tanımayanlara da tesadüf izlenimi vermekten çıkmıştır sanırım artık.

Geçmişini özetlemeye çalıştığımız Beykan'ın bugününe ve oyuncu özelliklerine gelirsek ilk olarak söylememiz gereken sanırım oyunun gidişatını her an değiştirebilecek bir yeteneğe sahip olduğu. Oyunun en durağanlaştığı dakikalarda alakasız bir şut ya da bir slalom sonrası gelen bitirici bir plase ile oyuna direkt etki edebiliyor Beykan. Bileklerine çok hakim. Rahatça adam eksiltebiliyor. Bunların yanı sıra boyuna rağmen önemli bir hava hakimiyetine sahip ki bunda da sıçrama ve zamanlama yeteneğinin payı oldukça büyük. Yine yaşı ve fiziğine göre oldukça kuvvetli olduğunu söylememiz gerek. Tüm bu sebeplerden ötürü ben kendisini ( kendisinin verdiği röportajda reddetmesine rağmen ) Rooney'e oldukça benzetiyorum. Gerek geçmişi  ( attığı goller, ilkleri ve genç yaşında kısa süre içinde katettiği aşama ) gerekse oyuncu karakteristiği ( gücü, skor değiştirme kabiliyeti, bir çok mevkide kullanılabilitesi ) bana çok paralel geliyor. Kendisi direkt bir uç elemanından daha çok tamamlayıcı bir ikinci forvet. Zamanında Kazım Kazım'ı çok beğendiğini ve örnek aldığını bildiğim Beykan'ın bu bağlamda kendisi ile daha çok benzeşen oyuncuları örnek alması bence kendisi açısından daha faydalı olacaktır.

Oyuncunun negatif özelliklerine gelecek olursak... Şenol Çorlu'nun bahsettiği üzere agresif ve kimi zaman kendisine hakim olamayan bir oyuncu Beykan. A Takım kampına alınacağı uzun süredir konuşulurken devre arasına gelmeden oynanan son A2 maçında hakeme gösterdiği tepki ve gördüğü kırmızı kart bunun örneğidir. Bazen oyun ve kendi geleceğini hiç düşünmeden anlık reaksiyonlar gösterebiliyor. Bunun yanında kimi zamanlar oyunun içinde kaybolduğunu söylemek de mümkün. Ayrıca büyük bir özgüven sahibi ki bunu olumlu ya da olumsuz anlamda değerlendirmekten ziyade bir ek bilgi olarak vermek gerekiyor sanırım. Bu konuda hatırladığım en net örnek, 3-4 kişiyi bağlayıp attığı bir gol sonrası ( sanırım A2'nin direkt oyuncusu olduğu sezonun ilk maçı olan Turgutlu müsabakası idi ) arkadaşlarının '' Messi '' yakıştırmalarına , '' O kim, böyle gol atan birileri daha mı var ki ? '' şeklinde karşılık vermesidir. Özgüven güzel şey ancak bunu kontrol etmek şart.

Beykan ile ilgili daha fazlası için aşağıdaki linklere göz atmakta fayda var;
http://www.tff.org/default.aspx?pageID=286&ftxtID=11372
http://www.haber7.com/fenerbahce/haber/981637-beykan-simsek-taum-bir-fener-urunu
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/2012/09/fenerbahce-karsyaka-a2-macnn-ardndan.html

Diğer altyapı değerlendirmelerimiz için ;

Hasan Erbey,Berk Elitez,Gökay İravul ve Okan Alkan'a Dair :
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/2010/09/giris-hasan-erbey-gokay-iravul-okan.html

Gökay İravul Üzerine :
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/2010/12/denizli-istanbul-hatt-1-gokay-iravul.html

Okan Alkan Üzerine :
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/2011/04/fenerbahcenin-genc-yetenekleri-okan.html
http://yerdensutusttenaut.blogspot.com/2011/05/fenerbahcenin-genc-yetenekleri-okan.html

23 Ocak 2013 Çarşamba

Sneijder Transferi Üzerine

Son günlerde gerek spor programlarına gerekse sosyal medyada Fenerbahçe dışında konuşulan bir konuya rastgelmek uzun süredir olmayan yazma isteğimi yeniden canlandırdı. Bir de konunun maliyet-fayda tarafından çokça bahsedilmesi var ki bu noktada yazılanlarla büyük oranda farklı düşünüyorum. Ancak buraya bağlanmadan önce Sneijder gibi bir oyuncuyu Türkiye'de 3.5 sene boyunca canlı izleyebilme fırsatını yakalamaktan ötürü mutlu olduğumu belirtmem gerek. Önemli iş başardı Galatasaray yönetimi ki bu ilk değil. Zapata'dan Muslera'ya , Mustafa Sarp'tan Melo'ya , Sabri'den Eboue'ye gelen ve Barış-Ayhan ikilisinden Selçuk-Sneijder'e uzayan bir hikaye. Çoğu kişinin '' Galatasaray'ın bu durumdan kurtulması için en az 3 senesi var. '' dediği bir ortamda biraz da saha dışı unsurların katkısı ile bence Dany hariç ortalama ya da ortalamanın altında yabancısı olmayan bir takım oldu Galatasaray. Bunun yanında gelen şampiyonluk ve hemen akabinde bence çok kolay bir gruptan zor da olsa çıkılmış olması asıl krema oldu ki şimdi Ünal Aysal'ın ''çileği'' ile pasta tamam gibi.

Sneijder gibi göz önünde bir oyuncunun nasıl bir oyuncu olup neler yapabileceğini anlatmak yanlış. Dolayısı ile olayın bu boyutunu da pas geçiyorum. Gelmek istediğim nokta Sneijder'e bağlı olarak nelerin değişeceği... Bilindiği üzere Geçen sene 4-3-3 oynadığı dönemde epeyce yıprandı Galatasaray. Akabinde Fenerbahçe maçı ile beraber geçilen 4-4-2 sistemi beraberinde sezon başlangıcının aksine çok daha temiz ve net futbol ile seyir zevki getirdi. Gerek bu sistem gerekse Fatih Terim bu anlayış içerisinde birtakım oyuncuları çok fazla ön plana çıkardı. İlk etapta sayılabilecek isimler Elmander-Selçuk ve Melo. Ancak an itibari ile temel oyun karakteristiği sebebiyle bu sistemde net şekilde yeri olmayan bir oyuncu alındı. Buna bağlı olarak iki çözüm üretilebilir. Bunlardan ilki Sneijder'i mevcut sistemden feragat etmemek adına kenara atmak diğeri ise yeni bir dizilişe gitmek. Sezonun yarısı tepede geçirilmiş ve ŞL gruplarından çıkılmışken ikinci seçeneğin uygulanması bence problemleri beraberinde getirme olasılığı yüksek bir seçenek. Ancak öbür taraftan bakıldığında oyuncuyu kaleden ve mevkisinden uzaklaştırdıkça performans almak da zorlaşacak ki olayın bir de taca çıkacak oyuncular boyutu var. Nihayetinde tek forvete dönülmesi demek bu sezon kamyonla gol atan Burak-Umut ikilisinden birinin taca çıkması ile geçen senenin yıldızı ve sistemin çok önemli bir parçası olan Elmander'in de kenarda oturması demek. Oyuncunun kenarlardan birine yerleştirilmesi durumunda ise bonservis anlamında kendisinden daha maliyetli Amrabat ya da önemli bir gelişim trendi yakalamış dışarıya çıkacak. Tüm bu sebeplerden ötürü Sneijder'in saha içinde yarar kadar zarar getireceğini düşünüyorum. Zira hepsinden ötesi, oyuncuların saha içi itibari ile tercihlere saygı göstermesi durumunda dahi 1.5 senelik baskın oyun karakterinin değişmesi durumunun köprü geçilirken ne kadar anlamlı olduğu tartışılır. Ve bence oldukça da riskli.

Bir de olayın saha dışı boyutu var elbet. Buraya da  farklı pencererelerden bakabiliriz. Sene başında geciken transferlerle ŞL'den elenen Fenerbahçe'nin alacağı paranın Galatasaray'a aktarılması ile bu transferin aslında Fenerbahçe tarafından finanse edilmiş olduğu düşüncesi veya gruplardan çıkılması sonucu elde edilen paranın böyle bir transfere aktarıldığı mantığı. İkisi de doğru ama tek başına anlamsız geliyor bana. Galatasaray'ın açıkladığı rakamlara inanmamakla beraber imza parasını maaş dışı bir paraymış gibi göstermek için üçe bölmüş olmalarını ilgi çekici buluyorum. Ama bence takım için dengeleri düşünerek yapılmış bu kurnazlık saha dışında işleyecek bir yol değil. Zira benzer problemleri Fenerbahçe'de çok yaşadı Beşiktaş'ta... Bu tip transferlerin maliyeti sadece bonservis+oyuncuya ödenen değildir. Hesap dışı kalan ama aslında çok önemli olan bir maliyet de takım içi ücretlerin yaşadığı dikey hareketliliktir. Bunun olmaması için Sneijder'in bariz şekilde en çok işi yapan adam olması gerekiyor ki burada da paraya bağlı bir beklenti söz konusu olduğundan bunun da karşılanabileceğiini düşünmüyorum. Dolayısı ile bu transferin saha dışına böyle çok ciddi ve yıkıcı bir etkide bulunma ihtimalini çok yüksek görüyorum.

Unutmadan, bir de yabancı sınırı hadisesi var tabi. Seneye muhtemelen daha da aşağıya çekilecek olan sınır da( bu da ayrı bir yazı konusu ) potansiyel bir problem Galatasaray için. Muhtemelen altyapıları olan Trabzonspor'dan Onur'u alıp Muslera'yı gönderme planı içerisindeler ancak halihazırda elde Muslera,Dany,Riera,Eboue,Melo,Sneijder,Amrabat,Elmander, ve Ujfaulusi var. Seneye sınırın daha da aşağıya çekileceğinin konuşulduğu bir ortamda  elde bu kadar fazla yabancı bulunması kimi taşları oynatacaktır.

Sözün özü ben bu transferin gerçekleşmesinden dolayı en ufak bir umutsuzluğa kapılmış değilim. Rakamları doğal bulmakla beraber transferi hemen hemen her açıdan gereksiz görüyorum.  Stoper&sol bek transferi yapılmaması da bir Fenerbahçe'li olarak gördüğüm ayrı bir güzellik tabi.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Türkiye-Romanya Maçının Ardından

Almanya'ya kaybettiğimiz maçtan sonra şu satırları karalamışız;

''Hiddink belki bugün çok kötü günündedir, çok kötü kadro çıkarmıştır... Dersine iyi çalışmamıştır... Baştan sona rezalet bir hazırlanma periyodunun ardından sınavda 0'ı çakmışızdır Milli Takım olarak... Ancak bizim çözülmesi gereken problemimiz kadroda olması gereken Fenerbahçe'li futbolcular değil. Servet, Sabri,Selçuk Şahin, Hakan Balta değil. Burak Yılmaz değil. Anadolu'dan adam alınmaması hiç değil...
Bu Milli Takım Dünya 3.sü oldu... Antrenörü kötü giyiniyor, konuşamıyor diye eleştirildi. O antrenör geçtiğimiz üç senede 1 Türkiye kupası aldı, 1 kez takımını şampiyonluğa oynattı. Bizim kazmanın alası dediğimiz Serkan Balcı ile, kütük Burak Yılmaz ile mücadele ederek yaptı bunu. Onları yıldız yaparak...
Bu ülkede bir takım Metalist Kharkiv'e elendi. Elenen hoca suçlunun ta kendisi olduğu için kovuldu. Ve Bursa'da şampiyon oldu.

Bu ülkenin Uefa ve Süper Kupa sahibi takımı Tromsolara elendi, Helsinborglara yenildi.

Bu ülkenin şampiyonu şampiyonlar liginde 0 çekti.

Ve yine bu ülkenin Milli Takımı Dünya 3. olduktan sonra baraj maçlarında Letonya'ya elendi...


Dolayısı ile biz aynaya bakmadıkça, Beckenbauer kadar cesur hareket edemedikçe bugün Sabri ile Hiddink olur günah keçisi yarın ise Selçuk Şahin... Bizim medyamız Arda vs. Messi demeye devam ettikçe biz daha çok küfrederiz Mesut'un Alman Milli Takımını seçmesine... Çünkü biz kendimize sormayız '' Neden bu adamı biz yetiştiremiyoruz '' diye... Aynen Hamit Altıntop ya da Nuri Şahin'in klup performanslarının Milli Takıma göre neden ve nasıl bu kadar iyi olduğunu ya da kısaca bu adamların Milli Takımda neden yapamadıklarını soramadığımız gibi... Ve ya sorarız, '' paragöz i*neler, Milli Takımı sallamıyorlar klup takımı kadar '' deriz. Arda'nın Galatasaray'da Atletico'da oynadığının yarısını oynaYAmadığını da görmeyiz, görsek de yine Arda'ya kızarız.
Hakem kötüydü, Ahmet gününde değildi, Mustafa kazmanın teki, biz çok iyiyiz ancak Mehmet s*çtı batırdı, bundan yenildik... Rakip hiç iyi değildi. Ya da biz hiç kötü değildik...

Dün facebookta Neslihan'a smaç servis atmayı öğreten ondan önceki gün Ersan İlyasova'ya 3lük atmayı öğretiyordu. Bugün ise Sabri'ye orta yapmayı.

Dün facebookta voleybol antrenörüne sallayan ondan önceki gün Orhun Ene'ye küfrediyordu. Bugün ise Hiddink'e...
Acı gerçeğimiz budur. Biz değişmedikçe, biz herşeyi bilmedikçe, biz yeteneklerimiz doğrultusunda yapacağımızın en iyisini yapma gayreti göstermedikçe... '' Coşkulu ve istekli takım '' gibi saçma sapan bir sıfat ile kendimizi, bizden aslında bir halt olmayacağını açık etmemeye karar vermedikçe. Hiddink yetmez Mourinho olsun diyorum ben. Sabri yetmez, Xavi Hernandez olsun. ''

Bu sefer rakip Romanya idi ancak senaryo aynı. Elbet gelen eleştiriler de...

Daha fazla söze gerek yok bence. Nitekim herşey ortada. Abdullah gitsin, Mourinho gelsin. Şimdiden söyleyelim ama, Mourinho geldikten 3 maç sonra da Mourinho gitsin. Birileri gelir elbet...

28 Eylül 2012 Cuma

Fenerbahçe-Karşıyaka A2 Maçının Ardından

Sol açıktan akın akın geliyordu. İlk yarıda rakip defansı bayıltarak boş kaleye yuvarladığı  top onu kesmemişti. Boleslavlı savunmacılar çaresizdi...Zira karşılarında aklı ayakları ve bedeninden daha hızlı bir adam vardı. Şöyle bir baktı... Defans oyuncusunun arkasındaki kalecinin yerini kesiyordu... Ölçüyor derken defans oyuncusunu geçmeye dahi girişmeden kalecinin soluna yuvarladı topu. Direk dibine. Maç 4-0 olmuştu. Ama sahada skordan daha güzel birşey vardı parçalılar için. '' Ben buradayım. '' diyordu. Tam o an Ribery'i yok pahasına kaybetmenin hüznü Arda'nın ayaklarında kayboluyordu parçalı severler için. Bir yandan rakip savunmacıları bağlıyordu birbirine... Bir yandan da sınırı olmadığını gösteriyordu. Bordeaux maçında rakibine attığı kafada da bir yıldızlık vardı; basın karşısındaki gevşek tutumlarında da... O oradaydı. Ve adım adım büyüyordu...

Kimi futbolcular vardır. Belki çok fazla skor üretmezler ve sahada gözükmezler ancak takımları için çok önemli parçalardır. Onlar olmadan da olabilir ancak onlar varken daha iyidir herşey. Yardımcı oyuncu olmak için doğmuşlardır. Kimisi rolünü bir türlü benimseyemez ve zamanla başrole kadar yükselir. Ama bu başarı hikayeleri bile '' başrol için doğmuş olanlar '' kadar ilgi çekici değildir. Arda gibidir başrol için doğmuş olanlar.   Yaşı ya da tecrübesi ne olursa olsun sahada farklı bir tat verirler. Bazen ilk resmi maçında gol atma şansına sahiptirler ama çoğunlukla zamanla gelişim katederler. Ve bu gelişimleri esnasında ne kadar formsuz olsalar da sahada dikkat çekmeyi başarırlar. '' Şu 16 numarayı görüyor musun? Ne kadar farklı duruyor sahada diğerlerinden '' dedirtirler en alakasız pasında bile.

Bugün oyuna girdiği dakikadan itibaren '' alakasız '' diye nitelendirebileceğimiz hiç bir icraati olmadı Beykan'ın. Bilakis her hareketi akıl, yetenek ve yıldızlık kokuyordu. Top ayağında iken konsantrasyonu ve isteği yeterli seviyede ise topu almak imkansız gibiydi ancak bunlar olmasa dahi topu ayağından almak epey zor 95 doğumlu A Takım adayının. Aslında geçtiğimiz sezonlarda A Takıma alınmasını beklediğim bir isimdi Beykan, zira 3 senedir A2 takımda ki bu da yaklaşık 14-15 yaşlarından itibaren burada olduğu anlamına geliyor. Beklenilen bir türlü gerçekleşmemesine karşılık Beykan bu yolda ilerlemekte ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha gösterdi bugün. Üst yapıya dahil olmak isteyen oyuncuların buralarda ciddi farklar yaratması gerektiğini düşünen birisi olarak oyunda kaldığı neredeyse yarım saatte verdikleri ile mest etti izleyenleri. İki sene önce bağladığı dört stoper maç sonunda hala çözülemezken kendisine '' Messi golü attın '' diyen arkadaşına '' aa, böyle gol atabilen başkalarıda mı var '' demesi de farklı, bugün ipe dizdiği 3. oyuncunun dayanamayıp kendisini biçmesi sonrasında sahada onu kovalaması da... Keza oyuna girer girmez yaptığı inceden sonra biçilmesine pis pis sırıtarak karşılık vermesi de...Gökay abisi gibi çok iyi bir yardımcı oyuncu adayı değil kesinlikle Beykan. Bilakis Recep Niyaz gibi katıksız bir yıldız adayı. Okan Alkan gibi farklı  meziyetlere sahip ancak bunun yanında saha görüşü Gökay gibi... Yaşına rağmen gücü ve sahada soyunduğu rol böyle yazdırıyor işte kendisini... Ek olarak 1,78 olan boyuna rağmen çok iyi bir hava hakimiyetine sahip Beykan ki adam geçme özelliğinden filan bahsetmiyorum bile. Bugün hem '' getiren '' hem de '' bitiren '' rollerini çok iyi oynadı. Böyle devam etmesini umut ediyorum. Eminim onu kuşbakışı izleyen Aykut Kocaman' da böyle düşünüyordur.

Biraz da maça değinmek gerekirse...A2 takımı İsmail Aslan, Gökay, Okan, Berk Elitez, Hasan Erbey, Görkem Kulbay'ın olduğu takım kadar potansiyelli değil ancak kesinlikle daha takım gibiler. Bunda hocanın payı da önemli gibi. 96 doğumlu Aziz Ceylan'ı maç boyunca kenardan teşvik eden ve istisnasız her golde oyuncuların büyük bir mutlulukla kucağına zıpladıkları hoca bir an bile yerine oturmadı. Stoper Koray Gülsüm, ortasaha Oğuz Mataracı ve iki gol atan Eren Yeniçeri'nin gelişimleri izlenmeye değer. Tabi 16'lık Aziz Ceylan'da... Henüz bu seviyeye tam oturmuş bir görüntü çizmese de pas kanallarına yaptığı koşular ve santrafor hareketleri ( ön direk koşusu gösterip arkadan skor üretmek gibi ) ilgi çekici Aziz'in. U14 takımından beridir kendisini izlediğim için üstüne koyarak devam edeceğinden şüphem yok. Umarım hepsi için sakatlıksız bir sezon olur ve 2-3 senedir kaydettikleri hızlı gelişime devam ederler.

Karşıyaka'ya dair de birşeyler yazmak isterdim ancak epey vasat bir takım Karşıyaka A2 takımı. Bakalım, belki Perşembe günü Manchester City maçında hakkında birşeyler yazdıracak oyuncu olur rakipte... Beykan'ı daha fazla zorlayacak oyuncular...

Manchester City maçından sonra görüşmek üzere.
Related Posts with Thumbnails