24 Ağustos 2015 Pazartesi

23.08.2015 Rizespor Maçının Ardından

Şahsen mevcut kadroya ve hocanın saha içi diziliş terciherine baktığımda satılan 37,000 kombinenin bir numaralı sebebi olan Robin Van Persie'nin ve şuan takımın en hazır ve faydalı transferi olan Joseph De Souza'nın belli bir planın transferi olduğunu düşünmüyorum.Elbette Van Persie fırsatı oluştuğunda alınır ancak arkasında kalacak isimlerden bir tanesi sözleşmesinin son senesinde olan Sow olup; halihazırda Ağustos'un sonuna gelmişken elden çıkartılmamışsa böyle düşünmem için yeterli sebep oluşuyor. 

Demişiz bir önceki yazıda. Rizespor müsabakasını bu hatırlatmayı yaparak yazmak daha anlamlı geldi bana. Zira Fenerbahçe'nin mevcut saha içi dizilimi, oyunculara verilen roller her geçen maçta bunu daha net gösteriyor bana. Oyuncular elbet saha içi uyumu yakalayıp potansiyelleri ile sahada olduklarında daha farklı olacaktır birçok şey ama Rizespor maçı özelinde özellikle Joseph-Topal uyumsuzluğu ve bunun oyuna yansıması bu paragrafı aklımın bir yerinde daimi olarak var kılacak gibi gözüküyor.

Fenerbahçe oyuna alıştığımız ancak aynı zamanda alışamadığımız saha içi yerleşim kargaşası ile başladı. Rizespor Fenerbahçe golü atana kadar oyunu oynamaya çalışan ve daha yanaşık şekilde hareket eden bir takım görüntüsündeydi ki sahneye Van Persie çıktı. Rakibinin elinde Van Persie varsa,bir anlık gaflete bakar diye ifade ettiğim durum tabelayada yansıdı akabinde.Fenerbahçe'nin golünün Rize'ye baskı yaratmasını ve Fenerbahçe'nin daha boş alanlar bulmasını bekliyorduk ki Rize'nin baskıya başladığı noktalar ve gayet tabi Fenerbahçe'nin ortasahada anlaşılmaz bir şekilde yerleşmesi Rize'nin daha fazla yüklenmesine sebep oldu.Hakem olsam akan oyunda penaltı olarak değerlendireceğim ancak tekrarlardan sonra penaltı olmadığını gördüğümüz pozisyon golle sonuçlansa idi belki Fenerbahçe adına daha erken bir uyanma ve silkelenme olacaktı ama Volkan çıkardı. Akabinde yarının sonlanması ile doğru bir Alper hamlesi yapıldı ancak bu hamle ne kadar doğruysa sahadan çıkan ismin Fernandao olması bence bir o kadar yanlıştı. Devamında oyun dengelenir hatta Fenerbahçe lehine döner gibi olsa da Rizespor maçı hakettiği noktaya taşıyarak beraberlik ile Fenerbahçe'yi İstanbul'a 1 puan ile yolcu etti.

Maçı izlemeyen için hikaye böyle olsa da biraz oyunun içinden birkaç noktaya değinmek gerekiyor. Oyunun gole kadar olan kısmında Fenerbahçe'nin gol atması biraz Van Persie sihrine kalmış gibi gözüküyordu ki o da klas bir gol attı. Golden sonra Rizespor baskısında oyun kopartılabilir bir hal almışken ise bu anlamda hiçbir hamle göremedik. Bunun sebebini ''Neden Diego'suz Fenerbahçe''başlığı taşıyacak bir sonraki yazıda söyleyeceğim ama kısaca belirtmek gerekirse Diego savunma mevkisi her ne olursa olsun Fenerbahçe'ye ortalama bir Fenerbahçe oyuncusundan fazla ofansif katkı verememesi olarak not düşebiliriz. Kötü rol ve alan dağılımı Souza'yı sürekli sağ çizgiye prese gitmek zorunda bırakırken Topal defansın önünde gömülüp oyun boyunu Fenerbahçe adına kısaltamadı. Çok kez Nani'yi çok gerilere top almaya gelirken gördük -ki dün bence Nani Fenerbahçe'de ki en iyi oyununu oynadı- ve bu da Nani'nin oyuna değer katacağı yerlere ya eksilerek gelmesini ya da yardımsız topla buluşmasını sağladı. Kötü saha içi yerleşimi, kötü rol bölümünün olduğu yerde hücumda en efektif katkı beklediğiniz oyuncu da sol-sağ bek pozisyonuna gelmek durumunda kalırsa ortasaha bloğu ile forvet bloğu arasındaki mesafe açılır ve tenis topunu duvara vururmuş gibi, vurduğun topu rakip stoperler toplar ve rahatça baskı kurar. Olan da buydu. Burada ben aslan payını elbette Diego'ya veriyorum.Çabası,oyunda kalmak ve takımın parçası olmak için sarfettiği efor gerçekten çok yüksek ama varlığı takıma özellikle ofansif olarak zarar veriyor. Zaten halihazırda oturma safhasında olan bir takımın topu hücumda inanılmaz hızlı dolaştırmasını beklemiyorum ancak Diego gerek fiziksel özellikleri gerekse oyun karakteri itibari ile bu hızı minimuma indiriyor ki Nani'nin etki alanından uzaklaştığı noktada Diego'nun da topa yön verememesi baskının esas sebebi gözümde. Zira kendisi pasör ve skorer olamadığı gibi topun hızını ziyadesi ile düşürüyor.Bunun yanısıra belli ki oynaması istenen -ama oynaması mümkün gözükmeyen- rolünden dolayı Diego'nun varlığı kağıt üzerinde kalıyor,ortasaha sayısal anlamda hep eksi 1 kalıyor rakibe göre.


Tüm bu söylenenlerin ışığında hocanın işinin çok zor olduğuna inanıyorum. Gerek kadro yapmak, gerek oynamayanı kaybetmemek,gerek oyunculara uygun saha dizilişi bulmak ve gerekse bunu oturtmak uzun bir süre alacak.Zamanın hocada Fatih Terim'in son dönüşünde 4-3-3 ile başlayan ancak sonrasında 4-4-2'ye dönen takımında gözlemlenen değişiklikler gibi değişiklikler yaptırma ihtimali de çok yüksek. Bunun üzerinden hocanın esnekliğini de görmüş olacağız. 

Biraz hocaya gelecek olursak da işinin zor olduğunu zaten belirtmiştik. Ancak Vitor işini anlamsız 442 ısrarı ile daha zor hale getiriyor. Bunun değişeceğini garanti gibi görsem de dün gözüme çarpan bir başka olumsuzluk oyuncu değişiklikleri oldu. Geniş bir kadro var ve oyuncuları kazanmak da lazım ancak ilk değişiklikte oyuna giren ne kadar doğruysa çıkan bir o kadar yanlıştı. İkinci değişiklikte giren yine doğru olsa da skor alınmamışken  Sow'un girişi ile bir anda skor olumsuza döndüğünde hamle yapacak net gol ayağını kalmamış oluyordu, bir başka deyişle alternatif olarak en ucu çiftleme imkanın kalmıyordu. Son değişiklikte giren yine doğru olsa da oyunu orada tutması gereken oyuncunun (tüm yazdıklarıma rağmen)Diego olacağını,merkezde pas ile oyuna yön verme ihtimalini de daha aza indirdiğini düşünüyorum. Yani hem RVP'yi hem Ozan'ı hem de Topal'ı kazanarak maç kazanmak o kadar kolay değil ki bu anlamda daha radikal ve bencil olmak durumunda hoca. Kendisine örnek olması açısından 20.10.2013 tarihinde saat 19.00'da oynanan Kayseri Erciyes deplasmanını örnek gösterebilirim. Hatırlarsanız Ersun Yanal o maçta işini şansa bırakmaksızın, takımın idaresi zor oyuncularından biri olan Caner Erkin'i 43. dk da dışarı almıştı. Bu kadroyu yönetmek için zamanla böyle şok değişiklikler de olacaktır, olmalıdır da. Yoksa atı alan Üsküdar'ı geçiyor.

Dün gece olduğu gibi.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails