Yerleştirilmeye çalışılan farklı bir düşünce, yaratılmaya çalışılan yeni bir Fenerbahçe varken olumsuz sonuçlardan sonra maç yazısı yazmak en zor şey. Bu sebeple küçük harflerle konuşmaya, akla her geleni söylememeye çalışıyorum. Ne derece başarabiliyoruz, işte orası muamma...
Kadrolar kanallara ulaştığında, bizde televizyonda gördüğümüzde epey şaşırdım. Daum'un çift forvet vb. ısrarlara karşı ders vermek adına takımı bile bile mağlubiyete terkettiği, Aragones'in klasik hamlelerinden cinnet eşiğine gelinen ortamda tercihler heyecan vericiydi. Gerçi birinci Daum zamanında böyle enteresan kadro tercihlerine çokça tanık olmuştuk, keza Zico'nun tüm takımı rotasyon yapmasına da. Ancak böylesine kilit mevkilerde oynayan vazgeçilmez oyuncuların değiştirilip takımın geri kalanına dokunulmaması az rastlanır durumdu. Ya hepsi değişirdi, ya hiç değişmezdi bugüne kadar. En azından eski antenörler tarafından...
Aykut Kocaman'ın maç sonu açıklamalarından da anlaşılacak olanı maç başında düşünmek zor olmasa gerek... Alex belirli yaşa gelmiş , tempo olarak zaten yerlerde olan bir oyuncu. Dahası son zamanlarda deplasman maçlarında sürekli kayıp. Stoch'da ise durum biraz daha farklı. Bana kalırsa bu maçta oynamasında herhangi bir engel yoktu ama belliki Paok maçı için yapılan planlarda Stoch'un çok önemli bir yeri var. Bir haftada üç maç oynamak kolay olmayacağı gibi Aykut hocanın dediği gibi Paok maçı telafisi olmayan bir maç. Kısacası Özer'in oynamasını da çok fazla yadırgamıyorum,.Tercihim Semih'i kesip Stoch'u oynatmak olsa da Semih'in de son dönemlerde formda olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, bu kadro tercihlerinde Aykut hoca kadar şartlarında etkili olduğu ortaya çıkıyor.
Şenol Güneş ülkenin güzel futbol adamlarından. Trabzonspor'un Young Boysvari bir oyun anlayışı ile sahaya çıktığı söyleyeceğim ancak bu oyun şekli Şenol Güneş'in geldiği ilk günden beri üç aşağı beş yukarı sahaya yansıyor Trabzonspor cephesinde. Yine önde bastılar, hızlı oynamaya çalıştılar ve bol pozisyon yarattılar. Böyle bir anlayışa sahipseniz kaybetsenizde zevk vermeyi beceriyorsunuz. Kendisini tebrik ediyorum.
Skor tabelası deplasmanda da olsa Trabzonspor mağlubiyetini gösterdiği zaman ertesi gün gazetelerde sütun doldurmak için sallanacak pek çok şey bulunur. Benim ise sadece iki husus dikkatimi çekti maçı izlerken... Birincisi saha parselleme konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor Fenerbahçe, top rakipteyken çalışılmış bir yerleşme planı olduğunu söylemek güç. İkincisi ise mağlup durumdayken gerek Paok gerek Trabzonspor maçında ciddi bir baskı kuramamak düşündürücü. Baskı kurulsa da büyük takım görüntüsünden uzak olmak... Fenerbahçe bu sonucu haketmiş-haketmemiş olabilir ancak geçmiş yıllarda ne kadar hantal bir oyun ortaya koysada maçın kimi periyotlarında rakibin top göremediği dahi olurdu. Şuan ise yedikleri gibi attıkları da rastlantı sonucu oluşmuş gibi, hücum setlerini bir kenara bırakırsak; kornerlerde dahi herhangi bir organizasyon göremedik. Bu konular ciddi düşünülmeli diye düşünüyorum.
Bunun yanında olumlu şeyler de yok değil. Aykut Kocaman'ın kağıt üstünde 4/4/2 olan takımının saha içinde kimi zamanlarda 4/1/2/1 ' e , kimi zamanlarda 4/1/3/2 ye dönmesi, sonrasında zorunluluktan dahi olsa Semih değişiklinden sonra 4/2/3/1'e dönen dizilişin yine Selçuk-Mehmet değişikliği ile 4/3/3'e dönmesi mesela... Birşeyler deneniyor, tek bir hamle ile oyun Fenerbahçe'nin tutturabileceği bir hale geliyor ki bunlar hoş detaylar. Bu denenen dizilişlerde oyunculara binen görevler daha net anlaşıldığı zaman daha da anlamlı olacaktır.
Maç sonu yorumlarında dinlediğim kadarıyla Emre'nin pasif kaldığı yönünde eleştiriler var ki ben buna son derece karşıyım ve bunu da olumlu bir detay olarak paylaşabilirim. Fenerbahçe adına sahada en fazla top kullanan ve pas yüzdesi olarak en başarılı olmuş oyuncu Emre iken, bir çok pozisyon Emre'nin dikine direkt pasları ile başlamışken söylenenleri anlamak güç. Keza Emre gibi Stoch ve Niang'ı da çok beğendim bugün. Kezman ve Guiza'dan sonra Niang'ı niteleyecek sıfat bulmak gerçekten çok güç. İki tane iri kıyım stoperi sırtına alması, havadan yeterince hakimiyet kurması, birebirde yapabileceklerinin bir kısmını göstermesi dikkat çekiciydi. Takıma alıştıkça çok daha iyi olacak.
Sahada futbol oynamak üzere bulunan iki takım olunca haliyle maçta çok fazla pozisyon ve bu sebeple bir çok kırılma anı oluyor. Yediği gollerde pek hata bulamadığım Mert'in penaltı kurtarması gibi... Bu anlarda kafamda hep '' Acaba oyun kırılmak için Alex'i mi bekliyor? '' sorusu canlandı. Ama nihayetinde yedek beklemeye hiç alışık olmayan Alex oyunun neresinden tutabileceğini seçene kadar maç bitti. Eh yarın ki tartışma konusu da koşmuyor diye eleştirilen, kesik yemesi söylenen Alex'in yedekten oyuna dahil olması olsun bari...
Böylesine sertlik ve mücadele dolu olan bir maçta oyuncuların arasında en ufak gerilim olmaması, en sert müdahalelerden sonra Emre Belözoğlu'nun alışılmışın dışına çıkması maça güzellik katan hususlardan biriydi. Üzücü olan tek şey ortada olan bir maçın kalecinin eline top değmeden bitmesi... Ama daha ikinci haftada olduğumuzu göz önünde bulundurarak puan kaybı yaşanan maçların gösterdiklerinin gelecek adına üç puandan daha yararlı olduğunu düşünüyorum. Sahada mücadele eden oyuncuların tamamına teşekkürlerimi ileterek bitireyim postu...
Yarın bir aksilik olmazsa A2 maçından sonra görüşmek üzere.
Dipnot:Resimler alıntıdır.
24 Ağustos 2010 Salı
Trabzonspor Deplasmanının Ardından
Etiketler:
Alex De souza,
Aykut Kocaman,
Cristian Baroni,
Fenerbahçe,
Mehmet Topuz,
Mert Fehmi günok,
Miroslav Stoch,
Özer Hurmacı,
süper lig 2. hafta müsabakası,
şenol güneş,
Trabzonspor
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
aykut kocaman ve denemeleri ya da kısaca "değişim" hakkındaki olumlu düşüncelerina katılıyorum.
Yorum Gönder