21 Ağustos 2010 Cumartesi

Mesut Özil - Deivid De Souza

Futbolda bir yerlere gelmek için yetenekleriniz, işinize bağlılığınız kadar önemli birşey varsa o da şans olsa gerek. A2 takımını sürekli takip etmem ve oradaki yeteneklerin iyi ve kötü yönlerini burada paylaşmamdan dolayı, o oyuncuları izleyen birisi olarak bu oyuncuların nerelere gelebileceğine dair meraklı sorularla çokça muhattap oluyorum. Değerlendirmelerim oyuncuların yetenek-karakter çözümlemeleri üzerine oluyor ama her seferinde atlıyoruz '' şans '' faktörünü. Oysaki çok çalışanın, çok isteyenin istediği yerlere gelerek bitirdiği hikayeler kadar, müthiş yetenekli olup bir türlü klasman atlayamayan oyuncuların başrol oynadığı bir sürü hikayede vardır. Kimisi Mesut olur, Barcelona taraftarıyım derken bile belkide inanmaz Barcelona'da oynayabileceğine, ama sonunda Real'li olur... Kimisi Deivid olur, en parlak sezonunun ardından sakatlık problemi yaşar, belkide Dünya'da en kıymet verdiği varlığı kaybeder ve onun cenazesine sakatlığından ötürü katılamaz. Sonrasında ise bavulunu toplar yol olur...

http://cdn.bleacherreport.net/images_root/images/photos/001/010/276/103428544_crop_340x234.jpg?1282148435

Mesut Özil müthiş bir zekaya ya da müthiş bir şansa sahip bunu bilemiyorum ancak bildiğim tek şey varsa o da yine doğru yerde olduğudur. Borges daha güzel ve akıcı şekilde detaylandırır elbet ama Schalke'de ona belirlenen bonservis miktarını verecek takım çıkmasaydı şuan belki Kayserispor'un oyuncusu olabilirdi. Ancak Mesut'un çaylaklık zamanlarındaki yeteneğini gören Thomas Schaaf'ın referansı Mesut'u Werder'e taşımaya yetti. Bu şans mıydı, belki... Ama ortada belirsiz olmayan tek şey varsa o da Mesut'un doğru ellerde olduğu idi. Nitekim Mesut sürekli üstüne koydu, sürekli kendini geliştirdi. İlk etapta fiziğinde bir gelişme oldu ki bu da meziyetleri ile sahada fark yaratmasının anahtarı idi. Öyle bir gelişme ki bu henüz 21,5 yaşında, kariyerinin büyük tehilkeye girdiği Schalke macerası biteli hemen hemen üç sene olmuşken kendisini Real Madrid'e taşıdı. Yeni Lincoln, yeni Diego olarak yola çıktığı piyasada Mesut olmayı başardı, hemde arkasında '' Yeni Mesut kim olacak? '' sorularını bırakarak...

Almanya Milli Takım'ını seçmesinden dolayı büyük üzüntü duymuştum ama hiç kızmamıştım, kızamamıştım Mesut Özil'e. Mesut Özil olarak artık Real Madrid forması ile ter dökecekse bunda yetenekleri, şansı, kararlılığı kadar Alman pasaportu ve daha önemlisi Alman altyapısı da pay sahibi çünkü... Çünkü Schalke'den ayrılırken onu isteyen Fenerbahçe'ye gelse idi, Arda, Messi iken; Mesut, Tuncay bile olamayacaktı bu memlekette... Dahası gerçek manada genel olarak hiç bir futbol altyapısı olmayan oyuncularımızla belki de büyüyemeyecekti bu kadar. Fenerbahçe'ye transfer olsaydı belki Türk Milli Takımı seçecekti ama orada da sağ önde Sabri'den dahi kesik yiyebilirdi. Veya Kazım'dan... Almanya'da doğmadım, '' ben olsam '' lı bir cümle kurmak bu sebeple biraz boş ancak onu Mesut Özil yapan , futbola dair bildiği ne varsa hepsini veren ülke Almanya iken , son kullanma tarihi yaklaştıktan sonra paçavra gibi bir kenara atılan gurbetçiler ortada iken boşa hala üzülmek, boşa Mesut'un Türklüğünü sorgulamak...İllaki birşeyler sorgulamak istiyorsak; elli senedir altyapıları neden düzenleyemediğimizi sorgulayalım, zamanında Mesut'tan daha fazla şeyler vadeden Nuri'yi Milli Takım'da neden doğru düzgün kullanamadığımızı, nasıl bu oyunculara aidiyet veremediğimizi sorgulayalım. Çünkü bu soruları sorma cesaretine sahip olmadığımız sürece daha çok ağlarız Mesutların arkasından, daha çok ''Trabzonlu ailenin çocuğu Oğuzhan Özyakup nasıl Hollanda Milli Takımı için oynar?'' da deriz.



http://fenerbahce.org/pic_lib/2010-08-20_idman3.jpg

Madalyonun öbür yüzünde ise Deivid De Souza. Mesut Özil ve Deivid De Souza'nın kariyerlerini, çıkış ve iniş noktalarını ders diye okutmalı aslında...

Bir sezon önce yapılan eleştirilerin artık tecavüz boyutuna geldiği bir ortamda, her destansı hikayenin kahramanının olacağını tasdik edercesine ortaya çıktı Deivid De Souza. Zico ile başrolünü oynadığı, Fenerbahçeliler tarafından sonunun gelmesinin hiç istenmediği bir hikayenin ardından çift haneli rakamlar dahi teklif edildi bonservisi için İspanyollardan...Belkide kariyerinin en zor sezonunun ardından , Daum'un parçalarını birleştirip , Zico'nun Newcastle maçı ile beraber '' başla '' tuşunu bulduğu bir makinanın en önemli dişlisi olmaya başardı. Öyleki kahramanı olduğu destansı hikayeden sadece bir sezon önce bu sene Guiza'nın başına gelenler onun başına geliyordu, istenmeyen adam oluyordu. Bir sezon önce varlığı cinnet sebebi haline gelmişken sonrasında oynamadığı Psv maçında Kazım'ın varlığı şüphe ve korku yaratır hale geliyordu. Ama makine çalışmaya başlamıştı bir kere, takım İnter'e gol pozisyonu vermeden maç bitirir hale gelmişti. Daha önemlisi ise Avrupa'da beklenen karaktere en nihayetinde Zico ile kavuşmuştu Fenerbahçe... Onun yokluğu hissedilmeden 2 /0 kazanılan Psv maçıda bundandı. Sonrasında Sevilla'nın muhteşem bir geri dönüşle safdışı bırakılması da... Müthiş bir özgüven kazanmış, başını asla eğmeyen takımın kaptanı Alex'ti, asist kralı Alex'ti ama aranılan adamı Deivid olmuştu... Çünkü isyanın sesiydi o.

Her güzel şeyin bir sonu var elbet. Bu hikaye Fenerbahçe için gurur ve mutluluk verici bir sonla bitti. Ama hayat Deivid için o kadar güzel değildi. Artık hayatının transferini yapabilecek imkanı vardı ancak Mesut kadar kararlı ve inatçı değildi. Aziz Yıldırım Fenerbahçe'si ise zamanında satmayıp zarar etmekte ondan daha inatçıydı. Bilinmezdi sakatlık, bilinmezdi şanssızlık ama nihayetinde özel bir durumdu bu. Deivid belkide ederinden fazlasını vermişti. Ve Fenerbahçe'de , Deivid'de kaybederek geçirdi transfer sezonunu. Çünkü Deivid artık sakatlanmıştı. Ve o sakatlığı sebebiyle annesinin cenazesine dahi gidemiyordu... Belkide hayatında en fazla değer verdiği insanın son yolculuğunda yanında olamıyordu.

Bu bir son muydu? Fenerbahçe-Deivid birlikteliği adına son olan birşey varsa o da iki gün önce yaşandı ve Deivid artık '' Büyük insan'' Zico'nun yanında. Ben genel itibari ile futbolculuk özelliklerini beğenmesemde yaşattıklarından dolayı kendisine minnettarım. Dahası Deivid ismini duyarsam şayet kafamda canlanacak olan şeyler futbolculuğundan ziyade yaşattıklarından ibaret. Bu dakikadan sonra bir geri dönüş daha zor artık ama belli mi olur? Onun ayağından bir hikaye daha güzel giderdi aslında...

2 yorum:

Major dedi ki...

çok güzel yazı olmuş eline sağlık ama bir düzeltme o psv maçı 3-0 değil 2-0 bitmişti..

Diferansiyel dedi ki...

@Kaan Özaydın

Tebriğin ve düzeltmen için teşekkürler. 7 Kasım 2007'de oynanmış:)Appiah-Anelka'lı takımla 3 yendiğimiz maç karışmış. İçeride Psv'yi sürekli yenince böyle oluyor:)

Related Posts with Thumbnails