Eğer, belkide Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük winnerlarından olacak bir teknik direktörün teknik direktörlük meziyetleri kadar atarlarını konuşuyorsak , Mourinho'dan bu hafta boyunca yeni birşeyler beklemek hakkımızdı. Ama o da başına geleceklerinin farkında olsa gerek; geçmişe nazaran daha sakin gibi gözükmüştü bu sefer. Belkide geçen senenin acısı yeter deyip üstüne gitmek istememişti Barcelona cephesinin. Sahada elbet sürprizleri vardı, maç sonrası konuşmak onun için daha keyifli olacaktı. Ancak geçtiğimiz sezon ona ekmek olarak, su olarak pek bir güzel döndü bu gece. ''Hazmetmesi zor olmayacak.'' cümlesi Barcelona'nın ne büyük bir sarsıntı yarattığının ispatı. Hayır, neden zor olmasın ? Madrid cephesinin bu tip sonuçlara alışmaya başlaması sebebiyle mi? Yoksa Mourinho gerçekten komaya mı girdi seçemedim...
Maçın başından itibaren Mourinho'nun sahadaki tavşanlarını aramaya başladım. İnter'in iki iç bir dış örgülü savunmasını göreceğimi tahmin ettim. Yanılmışım. Golü yiyene kadar Xabi'yi defansın içine gömerek ip gibi dizilmişti Madrid savunması yarısahasının ortasına. Dikine paslaşmalarda duvar olmak isteyen Barcelona'lı ya Madrid savunmasının kucağından çıkamıyordu ya da çıktığı halde o beşliden birisinin kendisini takip edip top aldırmamaya çalışması ile on dakikalık süreçte etkili olamıyordu.. Bu sırada Xavi, İniesta ya da Pedro'nun defans arkası sürpriz bir koşu ile gol bulabileceğini düşünmeye başlamıştım ki Xavi ip gibi savunmayı helva gibi dağıttı.
Yenilen gole rağmen oyun anlayışından vazgeçmeyen Real Madrid savunmasına ikinci darbeyi vurmak Villa'nın göreviydi. Üst düzey konsantrasyon ile oynayan ve kendisine sürekli olarak sert ve darbeli markaj uygulan stoperlerden kurtulmak için kanada çokça geldiği dakikalardan birinde ilgi alaka Villa ve Messi' de olduğu için yine unutulmaması gereken bir adam unutulmuştu. Casillas'ın hatasını da biz unutmayalım tabi.
İlk yarı bittiğinde skor tabelası 2/0 ' ı gösterse de Barcelona çok daha fazlasını oynamıştı. Mourinho başına gelecekleri tahmin etmiş olacak, bence maça başlaması gereken dizilişe dönmüştü ikinci yarı ama Lass-Özil değişikliği de yetmedi Madrid'e. Madrid'e top göstermeyerek hem sinirlerini zıplatan hem de oyun konsantrasyonlarını azaltan Barcelona ölümcül darbeyi Villa ile vurdu. Oyunun kalanı ise halısaha maçından ibaretti. Camp Mou tekrar Camp Nou olmuştu artık.
Mourinho'nun bu kadar kısa sürede sahaya İnter çıkartmasını beklemedim zira İnter'in savunma oyuncularının meziyetlerinin sadece top kazanmaktan, hava topuna çıkmaktan ibaret olmadığını geçen sene yapılan olağanüstü savunmada herkes görmüştü sanırım. Zaten Marcelo'nun oynadığı bir geri dörtlüden o işi beklemekte haksızlık. Ancak ben yine de Mourinho'dan daha dirençli bir ortasaha beklerdim. ''Bu takıma karşı ne oynayacaksın da kazanacaksın?'' demeyeceğim çünkü bu takıma karşı sahaya pek birşey koymadan kazanan bir adama bunu söylemek komik olur. Kişisel tespitim ben bu takımı bir ton hücum oyuncum varken, top oynayarakta yenerim mesajını verme isteğinin ağır bastığı. 5 aylık bir takımsan karşında sahaların tanık olduğu en muhteşem takım varsan mümkün olamazdı ki olmadı da..
Messi attığı pas ve bir iki hoş hareketi dışında beklediğim katkıyı veremedi bugün. Barcelona' nın Mourinho' ya karşı duyduğunu düşündüğüm büyük hırsın Messi'yi de sarmış olacağını düşünmüştüm. Ancak yine atamadı kendisine '' Artist(!) '' diyen Mourinho'nun takımına.
Kasımpaşalı Apaçi Selim'in kankası Ronaldo'ya girişte uygulanan muamele çok gaz yapmış olacak ki o da ayaklarından çok başka uzuvlarını çalıştırdı bu gece. Hoş, böyle bir ortamda ne oynayabilirdi orası da tartışılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder