23 Şubat 2010 Salı

Alkış ve Teşekkürlerimle...

Sezon başından beri taraftar grupları tarafından bilet fiyatlarının düşürülmesi için verilen mücadele en sonunda meyvelerini verdi. 22 TL’ye düşen fiyatlar sonucunda tribünlerimiz eskisi gibi doldu ama bu doluluğun kime ne faydası oldu, orası tartışılır.

Futbolcusunu yuhalamaya gelen, en ufak bir hataya tahammül gösteremeyen, ilk fırsatta düsene bir tekme de kendi sallamayı görev bilen seyircinin ne bu takıma ne de camiaya faydası olamaz. Bu kitle, bilinçsiz, yaşama olan nefretini kusmak için Fenerbahçe’yi sadece bir neden olarak görüyor izlenimi vermektedir.

İzlediğiniz film değildir efendiler! Stadınız parasını verip hakkını aldığınız bir meta değildir, karşınızdakiler sizi ezen patronunuzun, hakkınızı vermeyen müşterinizin yansıması değiller. Yanınızda duran, “küfretmeyin, tepki göstermeyin, destek verin” diyenler sizin düşmanınız değil. Düşmanınız size hayatı dar edenlerdir, öfkenizi onlara yöneltin. Stadımız mabedimizdir, evimizdir, evimizde birlik olmayınca gerisinin önemi yoktur.

Dün gece Kadıköy’de sonu bambaşka bir oyun izleyebilirdik. Son dediğimiz de asla skor değildir. Takımını ne olursa olsun sahiplenen, geçmiş zamanların Fenerbahçeli ruhlarını hatırlayarak sadece bugüne değil geleceğe de bakan bir taraftar ile kaybedilen bir maçın ardından güven ve inanç kazanılabilirdi.

Fırsat halen kaçmış değil. Üç gün sonra oynanacak maç ile hem sahadakilerin hem de tribündekilerin telafi etme ve kaybedileni kazanma şansı hala var.

Fenerbahçe forması giyen futbolcunun, yenilgi bilmeden saldırmasını nasıl istiyorsak stattakilerin de aynı inatla takımına destek olması gerekiyor. Kendi futbolcusunu bitiren seyirci ile basarili olmanın mümkün olmadığı bilinsin.

Destan, umudu kaybetmeye yüz tuttuğu anda yere düşmüş futbolcusunun kalkmasına yardım eli uzatıldığı anda yazılmaya başlanacaktır.

Bir durup düşünün, şu an, şimdi, Lille maçında, Fenerbahçe sevgisinin en zor zamanlarda en yükseğe çıktığı zamanları düşünün. Babanızın sizi ilk maça götürdüğü anı hatırlayın, çubuklunun ilk gol sevincinde ne yaptığınızı düşünün.

Gaziantep maçında Rapaiç’le birlikte binlerce kişinin koştuğunu hatırlayın;

Galatasaray maçında direğe çarpan topun binlerce insanın nefesiyle çizgiyi geçtiğini düşünün;

Beşiktaş yenilgisinde herkesin birlikte üzülüp, sabahın bir sahibi var, sorarlar elbet diye bir dahaki maça nasıl hazırlandığımızı düşünün,

Bordo maçındaki Hüseyin’i hatırlayın , Vişnevski’nin çizgiden çıkardığı topu hatırlayın ve unutmayın:

Dökeceğiniz gözyaşı bu olsun, hayata öfkeniz varsa, Fenerbahçe’yi izlemeyin, Fenerbahçe olup haykırın, geleceğe goller yağdırın…

Tıklayınız.

Teşekkürler...

Kaynak: http://www.vamosbien.org/index2.php/2010/02/23/doktugunuz-kimin-gozyaslari/

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails