13 Ekim 2009 Salı

İmparator ve Milli Takım

Garip bir ülkeyiz. Öyle ki geçmişi gününde bizim kadar yaşayan, an itibari ile onunla bizim kadar övünen bir insan topluluğu bulmak epey zor olsa gerek. Bundan sebep ki kazanırken aslında hep kaybederiz biz. Kaybederken kazanmak mı? O da ne demek ola ki, bir kere böyle bir cümle&yargı hatalıdır değil mi? Hala rakip taraftarından yediği kontraya ''6-0'' işareti ile karşılık veren Fenerbahçe'lilerin, hergün Avrupa fatihi olan Galatasaray'lıların olduğu ortamda elbetki söz konusu cümle komiktir ve bu cümleye gülünülmesi gerektir.

Evet, (tahminimce) günde ortalama 1000-1500 kez zikredilir, Fenerbahçelisi her gün 6 atar Galatasaray'a , Galatasaraylısı hergün Avrupa Fatihi olur. Hatta hergün İstanbul Fatih Sultan ile beraber fethedilir. Tarih yaşatılmalıdır ! Tarih yazanlar yaşamalıdır. O tarihi nasıl yazdığı, hangi dinamiklerin ona ne derece yardımcı olduğu ise tarih yazmak kadar önemli olmasına rağmen gözardı edilir çoğu zaman...
Onun hikayesi de burada başlar benim gözümde işte. Çünkü sözüm ona kendisi imparatordur, Türk Futbol Devrimcisidir. Muhteşem teknik&taktik zekası (!)Galatasaray'a Uefa Kupası getirmiştir, ( başarıları say say bitmez) Milli Takım'a müthiş sistemli bir futbol (!)ile Avrupa yarı finali hediye etmiştir.

Aslında 4/2 'lik İsviçre maçına kadar kendisini antrenörlüğünü beğenmesem de severdim. Resimdeki hareketleri bana her zaman çok eğlenceli gelirdi. Onunla anlaşması kolaydı, İngilizce ve İtalyanca anadili gibiydi. Zorlasa Zulu dil grubuna bile hükmedebilirdi. Ancak o maç dönüm noktası olmuştu bende. Skor değil, ertesi gün sadece doldur boşalt yapmamıza rağmen Türk Futbol Tarihinin en iyi topunu oynadığımızın ama şanssız olduğumuzun bir takım gazeteci tarafından yazılmasını sağlayacak güce sahip olması değil, saha kenarından eliyle 6 göstererek ''kır '' işareti yapması beni benden almıştı. Önceden beğenmesem de severdim kendisini, ancak spor ahlakı ile uzaktan yakından alakası olmayan bu hareketi (olayın tüm ve taktik yönünü zaten bir kenara koyduğum ortamda) kendisine birden antipati beslememe sebep oldu.

Mimikleri, ''Ders almam, veririm'' , ''İstiyorsanız İtalyanca'da anlaşabiliriz'', ''İngilizce dersi 10 bin dolar''(?!) tadında söylemleri beni güldürmeye devam ediyordu ancak o ''6'' hareketinin ve maç sonundaki rezaletin izini hiç bir zaman silemedi tüm bunlar... Mesut Özil, Gökhan İnler vb. değerlere eğilmemesi, Milli Takımların küçük yaş gruplarında hayatında genç oyuncuyu çıkartmayı geçtim, genç oyuncu ile çalışmamış adamları görevlendirmesi bile bu kadar etkilememişti beni. Çarpık bir futbol mekanizması vs işte, olağan işler bunlar ...

Ama...Sevsek de sevmesek de, beğensek de beğenmesek de o ''İmparator''du bu ülkede. Ülkenin en objektif yorumcularının bile hatalarını açık yüreklilikle söyleme cesareti bulamadığı bir ortamda böyle olmaması kaçınılmazdı tabi. O Uefa Kupası'nı ülkeye getiren antrenördü, Türkiye'yi Avrupa sahnesinde tekrardan hatırlatmıştı değil mi?

Ancak rüzgar bu sefer arkasından esmedi. Bilakis suratına suratına şiddetli esip takkeyi düşürüp keli gösterdi.Bitiminde durum kritiği yapmadığımız bir Avrupa şampiyonası da bize Dünya Kupasına maloldu.

Biz buna mahkumuz. Hergün dünü yaşadığımız bir ortam söz konusu iken hele mahkum kere mahkumuz.

Ama Fatih Terim'e de mahkumuz sevmesem de beğenmesem de. Ya da kendisinin türevi Bülent Uygun'a. Çünkü bu ülke futbolcusu Arsene Wenger'den , Spalletti'den ya da Ersun Yanal'dan anlamaz. Bu ülke futbolcusu sırtının sıvazlanmasını başının okşanmasını bekler. Maçtan önce ''Hadi aslanım o Gerrard ise sende Mehmet Topal'sın '' denmesini ister. Tam profesyonelini geçtim yarı profesyonel & yarı motivatör olanı bile kasar kimisini.

Amma velakin kasılanı kendi haline bırakmamızın vakti geldi bence. Gayet iddaalı ve yaş gruplarında her zaman çok popüler oyuncularımız var aşağıdan gelen. ( Gökhan Töre, Batuhan, Sercan vb.) Ya cidden kendi futbol devrimimizi yapacağız ya da tüm bahsedilenlere ''Türk Futbolunun Acı Gerçekleri'' olarak bakacağız.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails