30 Ekim 2009 Cuma

Tutarlı Kararlar ( Bölüm 1)

Fenerbahçe'ye Galatasaray maçında yaşanan olaylardan dolayı 2 maç saha kapama verdi Türkiye Futbol Federasyonu. Üzerine gidilen ''Emre kalesinin'' hiç olmadığı kadar sakin tavırlar takınması, form grafiği ile korku salan Kazım Richards'ın ''Basına küfretti, bar kapısında yattı'' gibi haberlere gülüp geçmesi ile sinir harbi yaşatılacak oyuncu kalmadığından görsel ve yazılı medya başka yerlerden vurma çalışması içerisinde kanaatimce... Cezalar yetersizmiş, adil değilmiş vs... Geçmişe bir göz atmakta fayda var.
Söylediklerimden yapılan suçu kabul etmediğim anlamı çıkartılmasın. Yazdığım yazıların hangi resimlerin arasında olduğuna bakar iseniz söylediğim çok iyi anlaşılacaktır bence. Ama biz tabi böyle ufak bir dokunuş yapmayacağız konu hakkında, daha önce de bu blogda dikkat çektiğim üzere '' adalet içinde adalet'' e biraz daha birşeyler söylemek gerek sanırım...

Evet ortada bir suç var ise bunun cezasıda yetkili mercilerce bu işin kitabına göre verilecektir buna kimsenin bir itirazı olamaz. Örnek vermek gerekirse sahaya '' yabancı madde '' atmanın cezası 2 maç ise buna itiraz edilmesi söz konusu olamaz, ediliyorsa da bu itirazın bir geçerliliğinden-bir öneminden bahsedilemez.


Buraya kadar herşeye eyvallah. Ancak bir taraftar kitlesi sahaya yabancı madde attı diye söz konusu taraftarların destek verdiği camiaya 2 maç ceza verirken sahaya bir tek kendilerini atmayan ( ki kendilerini de attılar, sahaya girende oldu.) Diyarbakır seyircisinin taşkınlıklarına 1 maç saha kapama bir maç seyircisiz(?) verilirse orada ''adalet içinde adalet'' kavramıda ortaya çıkar. Bunun adı çifte standarttan başka birşey değildir. Zira Diyarbakırspor stadında sahaya pet şişelerin yanında (Bknz: Emre Belözoğlunun korner fotoğrafı)kaya, ses bombası ve meşale (Bknz:Kazım ve Bilica'nın resimleri) atılmıştır. Önemli olan sahaya ''herhangi birşey atılmış olması'' ise miktar ve atılan maddenin ne olduğu önemli değil ise en basitinden cezalarda aynı olmalıdır. Ama tabi ki ortada ''total futbol(?)'' katili Fenerbahçe olunca, iki üç tane meziyetli ayağı dışında takım olma olgusu adına hiçbirşeyi olmayan Galatasaray' ın Kadıköy'de kaybetmesi ve Fenerbahçe'nin yürüyüşünün devamı olunca cezalarda farklı oluyor.

Resim Ekle
Devam edelim. Hatırlamayan için yukarıdaki resmin nerede çekildiğini, yerde yatan şahsın kim olduğunu ve neden yerde yattığını belirtelim.

Fenerbahçe'nin 90. dakikada Semih'in attığı golle kazandığı Antalya deplasmanına aittir söz konusu fotoğraf. Yerde yatan şahıs ise Fenerbahçe malzemecisidir. Kendi halinde maç izlerken ''kendini bilmez'' bir futbolsever(!) gayet açık bir şekilde oturduğu koltuğu sökmüş, söktüğü gibi de adını dahi bilmediğimiz bu malzemeci kardeşimizin kafasında kırmıştır.

''Birkaç ne olduğu, hangi güce hizmet ettiği bilinmeyen kendini bilmez'' sahaya pet şişe atınca 2 maç... Eyvallah, bu işin kitabında bu yazıyorsa, herkese aynısı veriliyorsa kabul. Ancak kafada sandalyeler kırıldığı bir ortamda birkaç bin lira para cezası veriliyorsa; 2 maç verilmiyorsa... İşte bu da çifte standartın, durdurulmak istenen yürüyüşün bir başka resmidir.

Tamam, hemen hemen herkesin anlayabileceği bir düzen var ortada; bir senaryo ve roller... Ancak kimi rollerde bu kadar açıkça oynanmamalı, bu insanlar bu şekilde gözlerinin içine baka baka '' aptal '' yerine konulmamalı. Mesela kendisine atılan çakmağı yerde kıvranmadan, numara yapmadan hakeme gösteren Guiza'ya '' bunları yapmamalı, hakem görüyor, gözlemci görüyor'' diyen Erman Toroğlu söz konusu Galatasaraylı herhangi bir oyuncu olunca '' bu sahanın kapısına kilit vurmalı'' dememeli.

Yada demeli, o demezse bu rolü kim oynayacak ki acep? Maharetli bir el Carlos'un Fransa'ya attığı golde verdiği falsodan daha müthiş bir falso vermiş ve pet şişe fizik kuralları dahilinde imkansız olan bir olayı gerçeğe dönüştürerek Keita'nın sol gözüne gelmiş(?). Bu konuşulmayacak da, Fenerbahçe'nin stadının kapısına kilit vurulmayacakta; sandalyelerin kırılan, sahaya baskınlar yapılan, meşaleler ve ses bombalar atılan stadların mı kapısına kilit vurulacak?







Emre Belözoğlu'nun söz konusu görüntüleri ile de Türk Futbol Tarihinde bir çığır açıldığını hatırlatmak gerek.(Bilica'da aynı şekilde hakemin görmediği bir kavgadan dolayı ceza aldı. Tesadüf odur ki iki oyuncuda Fenerbahçe'nin futbolcusu.) Avrupa'da örneklerine çokça rastladığımız şekilde ''boğaz kesme'' hareketine hakemin saha içindeki takdiri bir kenara bırakılarak ceza verilmişti. Evet doğrudur, bence de haklı bir cezadır. Ancak tarafsızlığın sorgulanmaması için kararlarda tutarlılık şarttır.
Arda Turan haklı ya da haksız şekilde (Bence bu olayda hatalıdı olan Cristian'dır.) Cristian'a maç öncesinde yaşanılan olaylardan dolayı 5 dakika gecikme ile bir tepki göstermiştir. Bu açıdan gözümüze çarpan garipliği bir kenara koyup Emre'nin Kayserispor maçında yaptığı ve ceza gördüğü hareketin konu ile alakasına gelirsek; Emre'ye ceza veren federasyonun Arda'nın Cristian'a ettiği küfürler alenen ortada iken bir ceza vermediğini görüyoruz. Evet Emre Cangele'ye boğaz kesme hareketini yaparak kendisini idol olarak gören Türk gençlerine kötü örnek olmuştur cezayı haketmiştir. Ancak sözüm ona Messi ilan edilen Arda Turan morali bozuk olduğundan, aslında çok iyi bir çocuk olduğundan söz konusu küfürlerden dolayı herhangi bir ceza almamıştır. Hadi maç içinde her edilen küfür için ceza kesilirse lig bitmez diyip Polyanacılığın dibine vuralım...

Peki Hakan Balta'nın yumruk şovu? Aşağıda Tümer Metin'in hareketi tahrik unsuru ise o da babası değil midir?

Ancak Hıncal Uluç'un deyimi ile ''Fenerasyon'' ne hikmetse görüntüden yine ve sadece Fenerbahçe'nin cezasını kesmiştir. Etki altına almak, kalemi kılıçtan keskin olmak bu olsa gerek...

Ancak hemen şeytanın avukatlığını yapmayalım değil mi? Federasyon belki yumruk şovlarına müsade ediyordur, geçen sene Arda Turan' a Fenerbahçe taraftarına yaptığı yumruk şovundan (!) dolayı görüntüden ceza vermediğine göre kesinlikle öyledir değil mi?

Evet, yiyen olursa öyle olabilir tabi.


Bu resimde gerek bu blogda ( hoş Arda'nın bu blogla ne işi olacaksa) ve medyada Arda'yı olmadığı ve erişemeyeceği bir kimliğe sokanlara(Belki de bana) gelsin. Yeşil sahaların gülen yüzü, Florya'nın Cem Yılmaz'ı, Milli Takım kamplarının komedyeni Arda Turan'ın önlenemeyen yükselişinin resmidir bu da.

En çok beğendiğim ve takdir ettiğim yönünün yani aklının duygularına yenik düşmesinin...


Ceza vermek için kime tekme tokat dalmasının beklendiğini bir anlasam... Pardon ; yeşil sahaların gülen yüzü, yaşayan efsane, yeni Metin Oktay vs. olduğundan her zaman medyada '' aslında çok kibar çocuktur, bir anda sinirlenmiştir abisi'' şeklinde koruma yazıları çıkacak. Ancak söz konusu Emre olunca odunu, ateşi vermek gerekecek değil mi? Hani Erman Toroğlu'nun iki aynı olayda Keita ve Guiza'yı göz göre göre ayırdığı gibi bu iki isminde eylemleri üzerlerindeki parçalı veya çubukluya göre değerlendirilecek değil mi?
Neyse diyelim...

19 Mayıs 2007 'da yine sahaya bir tek taraftarın kendisini atmadığı bir ortamda yapılan bu hareketinden dolayı Tümer Metin ceza alıyor. Cezaya sebep olan alkış provakatif bir eylem olarak değerlendiriliyor
.

Arda ve Hakan Balta'nın yumruk şovları, Keita'nın yalan kıvranmaları ve 100 metre deparı provakatif anlam taşımıyor ama...



Şimdi bir tabloya bakıyorum, bir her hafta Erman Toroğlu'nun söylediklerine...

Bir bu tabloya bakıyorum bir Haldun Üstünel'in, Rijkaard'ın açıklamalarına...

Bir de Hıncal Uluç'un yazdıklarına...


Gerçekten büyük kudret sahibi camia Galatasaray... Ne denir ki başka?

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails