3 Aralık 2009 Perşembe

Twente deplasmanının ardından

[diegolugano.jpg]

Maç öncesi yapılan iddaalı açıklamalar ile doğrudan bağlantısı olan bir maç izledik Hollanda'da

Beşiktaş maçında 1 puanın iyi olacağını söylediği halde ofansif meziyetleri Vederson'a göre daha üstün olan Andre ile başlayan Fenerbahçe Daum'un kazanma olasılığını %100 olarak açıkladığı bir ortamda sahaya Vederson ile çıktı. Bu biraz düşündürücü idi ancak Daum'un kafasından geçenleri bilmek imkansız. Bizim açıklamalara binaen beklediğimiz kadrolarda çokça ters köşe yapıyor Christoph Daum.

Keyifli ve içinde çok fazla mesaj barındıran bir maç oldu. Bunlardan en göze batanı ise Fenerbahçe için Bilica'nın taşıdığı önem... Öyle ki Bilica olmadığı zaman hem Lugano aksıyor, hemde orta saha oyuncularının hücüm anlamındaki etkinlikleri düşüyor. Mevcut kadroda olmazsa olmazlardan biri oldu Bilica.

Yine bu maçta Cristian'ın ofansif olarak sorumluluk alabileceğine tanık olduk. Net pasları bir yana kanatlardan taşımaya çalıştığı toplar Fenerbahçe'nin hücum çeşitliliği için ilerleyen zamanda çok önemli hale gelebilir. Ancak bunun için Emre varken de Cristian'ın bu denli oyunun içinde olması lazım. Takıma ofansif olarak da önemli katkılar yapabilecek kapasitede bir oyuncu ki Avrupa futboluna tam olarak uyum sağladığı zaman gerçekten aranan oyuncu haline gelebilir.

Mehmet Topuz'un her maç gördüğümüz şekilde ilk yarı etkili olduğunu ikinci maç ise oyundan düştüğünü söyleyebiliriz. Probleme en basitinden fizik&kondüsyon yetersizliği diyebiliriz ancak detaylı reçete tabi ki Daum'un elindedir. Buna bir çare bulunması şart zira Mehmet'in oyundan düşmesine bağlı olarak Fenerbahçe'nin kağıt üzerindeki en sağlam yerlerinden olan sağ tarafı ciddi tehlikeler yaşıyor.

Lugano istikrarlı oyunlarına bir yenisini eklerken Alex ve Gökhan Gönül gününde değildi. Özellikle Stoch Gökhan'ı bugüne kadar kimsenin zorlamadığı kadar zorladı. Bunda Gökhan'da son haftalarda göze çarpan düşüşünde etkisi var ancak gözardı etmemek gerekirki Stoch'da epey iyi oyuncu. İlerleyen zamanlarda adını daha sık duyacağımızdan eminim ki zaten Chelsea'nin oyuncusu kendisi.

Yine rakip takımın ön libero mevkisinde görev yapan Tiote gözüme çarpan bir diğer oyuncuları oldu. Fiziksel olarak çok diri bunun yanında toplada gayet etkili. 86 doğumlu bir oyuncu olduğunu göz önünde bulundurursak çok önemli yerlere gelebileceği varsayımında bulunabiliriz.

Twente defansı oyunun özellikle ilk yarısında çok fazla yan pas yapma imkanı buldular. Fenerbahçe geri dörtlüsü ise topa Twente kadar sahip olamadılar. Bunda orta saha bloğunun rakip üzerine zamanında çıkmaması - alan daraltmaması ve yine defanstan top çıkarken sahaya çok doğru bir şekilde yayılmamasının etkili olduğunu düşünüyorum. Zira Twente defansı top çevirirken genellikle kendi yarı sahasının ortasına kadar top almaya gelen Tiote ve Brahma'ya Cristian veya Selçuk ikilisinin baskısı yoktu; bu da kolay top kullanma imkanı verdi. İkinci yarıda sanırım Daum müdahalesi ile Mehmet ve Cristian biraz öne çıkınca bu kadar rahat top çeviremedi rakip savunma.

Fenerbahçe'nin Bilica varken de çokça pozisyon vermesi düşündürücü ancak bunda Selçuk'un etkisi olduğunu düşünüyorum. İsabetsiz pasları ile birçok atağı öldürdüğü gibi rakibe hızlı çıkma şansı da tanıdı. Daha dikkatli olması gerekiyor. Yine Cristian-Semih tartışması Fenerbahçe'nin şu sıralar hiç ihtiyacı olmayan şeylerden, takımın üstünde bu kadar baskı ve eleştiri varken oyuncularının birbirlerini koruması ve birbirlerine daha hoşgörülü davranması gerektiğini düşünüyorum.

Yine de Fenerbahçe'nin bu gruptan lider çıkması, kötü skorlarına bir Avrupa maçı ile son vermesi sevindirici. Bir çiçekle bahar gelmez ancak Bilica'nın dönüşünün takıma çok fazla katkı vereceği ortada. Darısı Eskişehir maçına...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails