Aslında Okan Alkan yazısı yazmak hala aklımda. Gerçi o konuda da Lig TV erken davranıp bir klip hazırladı Manisaspor maçından hemen sonra. Eh, iki senedir performansından bahsettiğim adamın bir iki satır geçmişini ilk ben yazayım isterdim, bu sebeple o da ertelenip durdu. Ancak aklımdan çıkmış değil.
Keza maç önü ve sonrası yazıda yazmak istiyorum. Tabiki A2 takımını da. Ancak bir saldık mı toparlamak zor oluyormuş, biz bilgisayar başına geçene kadar bu konular gündemden düşüyor. Eh, ne yapalım; yazamadığımızla kalıyoruz bizde. Çok yakından takip etsekte ettiğimizle kalıyoruz.
Ancak bu ayın sonundan itibaren blog eski günlerdeki gibi(?) daha sık güncellenecek. Bunun sözünü verebilirim. Keza daha çeşitli konularla temeli futbol olan ancak farklı konularında konuşulduğu bir blog olarak geri dönmeyi planlıyorum.
Mesela çok sık sinemaya giden birisi olarak film yazıları da yazılabilir ki bugün izlediğim ''Kaybedenler Klubü'' böyle karman çorman bir girişe sebebiyet verdi. Ne güzel duruyordu blog burada, yazınca birşeyleri de açıklamak gerekti.
Filmin binevi gerçek kesit olması enteresan. Bu sebeple benzerlerinden ayrılıyor. Zaman zaman yaran diyaloglar kullanılmış ki böyle bir radyo programını dinleyememek filmi izlediğinizde size de üzüntü verecek. Başrol oyuncuları ( Nejat İşler ve Yiğit Özşener ) rollerine cuk oturmuşlar. Düşünüyorum, bu rollere bu kadar güzel oturacak bir ikili daha türetemiyorum. Bunun sebebi sanırım karakterlerin hakkını verdiklerini görmek. Bir ihtimal Yiğit Özşener ismi değişir ama filmdeki oyunculuğu eleştirilen Nejat İşler bence hakkını vermiş rolün. Zira o filmdeki karakterin izlerini taşıyor gibi. Yiğit Yenilmez daha çok Nejat İşler üzerine kurulu olan bir filmde annesi ile geçen diyaloglardaki mimikleri ile gayet başarılı bir iş çıkarmış.
İnternette filme ait yorumları okuduğumda gelen bir başka eleştiri bu adamların neden '' kaybeden '' olduklarının vurgulanmaması olmuş. Evet, bu eleştirilebilir bir taraf. Ama insanları saatlerce sinema salonunda tutmak zor, neden kaybeden olduklarını görsel olarak açıklamak ise filmin eğlencesini kaçırabilirdi. Bu sebeple istedikleri gibi yaşamaya çalıştıkları hayatlarından eğlenceli bir yapıt ortaya çıkarttığı için yönetmeni tebrik etmek gerekiyor. Zira bu adamların adı üstünde; ''kaybedenler''. Filme gidecek olan sinemaseverler yönetmenin eski işlerine açıp bakarlarsa, kaybedenlerin ne sebeplerle kayba uğradıklarını ve yönetmenin filmi filme sığdırılamayacak hangi temele oturtup geliştirdiğini anlayabilirler.
Kaan'ın filmde sevgilisine sorduğu '' Biz programda sex mi konuşuyoruz, bu kadarcık mı '' sorusu izleyeni filmde başka şeylerde aramaya itiyor. Evet, film birçok telden çalıyor ancak ben bu tarz cinsellik içeren filmlerin sinema salonlarına taşınmasının cinsellik konusunda alışılmışı değiştirme gayesi taşıdığını görüyorum. Yani evet, radyoda çok şey konuşuluyor ancak bu filmin gösterimde olmasının tek sebebi bence iki tane radyocunun yaptığı işi anlatmak değil.
Ben herkesten farklı bir noktayı eleştireceğim. Eskiden Türk yapımlarının sonu iyilerin kazandığı kötülerin kaybettiği bir sahne ile biterdi. Ancak Issız adam ile başlayan akım sonucunda filmlere cinsellik konusu eskiye nazaran çok fazla işlenmeye başladığı gibi sanki filmlerekötü bitme zorunluluğu da getirildi. Tamam, her film iyi bitecek diye birşey yok, bu film kötü de bitebilir de bu kadar çaktırmamak gerekiyordu bence sonu. Unutmadan Issız Adam demişken, Kaybedenler Klubü'nün Issız Adam'ın biraz daha geliştirilmiş versiyonu olduğunu söyleyebiliriz. Müzik seçimleri Issız Adam'ın ki gibi enfes, çekimler tıp ki Issız Adam'da ki gibi İstanbul'un güzel, eğlenceli yerlerinde geçiyor.Geliştirilmiş olan ise daha eğlenceli bir iş çıkmış ortaya.
Özetle filme gitmek istediğiniz taktirde izlenebilecek bir film, güzel bir alternatif. Benim puanım 10 üzerinden 7 bu filme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder