Mourinho ilk maçta şapkasını içinden tavşanı çıkartamadan takmak zorunda kalınca bu maç adına beklentim epey artmıştı. Onun canını çok acıtacağını tahmin ettiğim bir yara almıştı ki, o 5/0lık mağlubiyetten sonra dahi meydan okumaya devam etmekten geri kalmadı. Ben Real Madrid forması taşıyan oyunculara ''Barcelona'yı yenecek'' düzende oynatma şeklinin taraftarlar tarafından hoş karşılanmayacağını düşünüyordum ki bugün gördüğüm kadarıyla onlar beraberlikte dahi şampiyon olmuşçasına sevinecek hale gelmişler. Eh , kolay değil tabi.
İlk yarı '' Fenerbahçe - Galatasaray maçı derbi ise şu maç nedir?'' diyenleri utandıracak derecede sıkıcı idi desem yanlış olur mu bilmiyorum ancak en azından benim açımdan öyleydi. Ronaldo'nun yay üzerinde Valdes'i içeri sokmak üzere salladığı ayak topa isabet etseydi oyun daha renklenebilirdi ancak o da olmayınca akıllarda Messi'nin aşırtamadığı top ve Villa'nın penaltısı kaldı. Rıdvan Dilmen ve Ercan Taner pozisyonu penaltı olarak yorumlasalarda bu pozisyon bence yoruma açık bir pozisyon. Hakem bence de Real'i özellikle Pepe'ye kart vermeyerek epey gözetti ancak bu pozisyonda hem açısı hem pozisyonun gelişimi açısından ben birşey diyemiyorum. Ayrıca Villa'nın sağ bacağının çok erken kırılması, yani müdahale olmadan düşmeye hazırlanması gözüme çarpmıştı izlerken ki bu fotoğrafta düşüncemi destekler nitelikte.Casillas şayet elini Villa'nın ayağına takmış olsaydı Villa dizini kırarak değil yüzüstü düşerdi yere. Bu demek değil ki pozisyon kesinlikle penaltı değil. Hayır sadece yoruma açık bir pozisyon bence, hepsi bu.
Ama bu pozisyonun yorumu yok tabi. Direkt penaltı ve kırmızı kart kararı doğru olsa da sürekli aklımı kurcalayan ve twitterda Riqquelme'nin de yazdığı bir hususun üzerinde durmadan edemeyeceğim. Penaltı demek zaten büyük bir gol şansı demek, penaltı vererek rakibi cezalandırıp bir de kırmızı kart vererek cezalandırarak toplamda hanesine iki ceza puanı yazmak bence doğru değil. Bu gözden geçirilmeli diye düşünüyorum.
Yarın yazacağım Antep maçı yazısından önce gelen bu yazıdan sonra sonuçlara çok fazla bağımlı yorum yaptığım düşünülebilir ancak bence Mourinho'nun Mesut tercihi son derece doğru bir karar olmuş. Sert, dirençli, fiziksel açıdan üstün bir takım ile ayakta durup olursa hızlı toplarla sonuca gitmeyi; olmazsa da 60'lardan sonra Mesut ile galip gelmeyi düşünmüş ki bence bu çok doğru olmuş. Kimi oyuncular vardır, klubende oturması sana hamle üstünlüğü verir. ( Stoch ve Semih'te en yakın örneklerdir hatta.. ) Öyle oyuncularda vardır ki onlar futbol sanatçısıdır. Totale vurduğunda bir Messi ya da Ronaldo'nun altında kalabilirler ama izlerken daha bir keyif alırsınız. Mesut'ta onlardan benim gözümde. Ve Mesut gibi oyuncuyu oyunun başından beri alan parselizasyonunda kullandıktan sonra skor yönünden yararlanmak zor gibi geliyor bana. Elbet olabilir, elbette Mesut bunu verecek hem fiziksel hem de teknik kapasiteye sahip. Ama bu maçtaki kadar alenen olmaz işte. Muhteşem resimler çizen bir ressamın beyninden fırçasına dökülendir sanatı. Sen şayet ona ''Benim resmimi çiz'' dersen o çizer, yine güzel de çizer de kafasındaki bu mudur, sanatı bu mudur orası tartışılır. Ama bence değildir işte.
Maçta eğlenceli dakikalar da oldu tabi. Ancak ben Pepe'nin Messi'ye yaptığı '' delirdin mi? '' hareketi kadar anlamlısını görmedim. Pepe'de müthiş oyunun taçlandırmış oldu böylelikle.
Bu pozisyonda bana penaltı değil gibi geldi ancak El Classico'dan önce Fenerbahçe-Antep maçını izlemiş olmamızdan sebep hakemi tartışacak psikolojide değilim gibi sanki.
Maçtan önce Barcelona hayranlığım ve futbola olan ilgimden sebep sonuç soranlara Valdes'in '' Real bizi en son yendiğinde Tv'ler siyah beyazdı galiba?'' tarzı rakibi ekstra motive edecek açıklamalardan dolayı ilk maç kadar kolay olmayacağını, bu maça ne bahis ne de yorum yapılmaması gerektiğini söylemiştim. Real'i ayakta tutan psikolojik faktörler bence bu sefer Barcelona'yı ateşler ve kupa maçında açık bir tarife olur. Şartlarda değişme olursa buradan paylaşırız yine fikrimizi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder