18 Ekim 2010 Pazartesi

Yaşasın Hastalık



Uzun süredir iş nedeniyle post atamıyorduk, ev sahibim Halil'den kusura bakmamasını istiyorum. Hayat öğrencilik yıllarından sonra gittikçe hızlanan bir tempo kazanıyor(Ben bunu yazarken Sow ofsayttan Lyon’a röveşata bir gol attı).




Tam bu tempoya alışmaya başlamışken hastalanıp evde 3 uzun gün kalınca tekrar hafta sonu maç şölenine geri döndüm.



Açılışı Köln-Dortmund maçıyla yaptım ki Nuri'nin Podolski'ye(Bence Alman milli takımının en önemli oyuncusu) öyle bir ayar verdi ki tekrar tekrar seyretmeye doyamıyorum.



(Tam bu satırı yazarken de Lyon Kallström'ün düşürülmesiyle penaltı kazandı ve Lopez ile gole çevirdi 3-1)



Ardından geçen haftadan kalma Cruzerio-Fluminense maçı. Wellington'un golü ile Cruzerio kazandı ama Washingol de oldukça yardım etti bu sonuç için.



Sonrasında Bayern'in Hanover karşısında ki galibiyeti ve Gomez'in gol atabildiğine şahit olmak. Herkese nasip olmaz Gomez'in maçı domine ettiği gün tv karşısında olmak. Bayern de ayrıca Badstuber'in gelişimi inanılmaz. Geçen sene seyrettiğim genç savunmacı ile bugün ki arasında ciddi anlamda büyük fark var.



Beşiktaş-Manisa maçını ise uykulu gözler ile seyrettim. Manisa'nın yakaladıklarını affetmemesi ile benim için beklenen bir sonuç gerçekleşti. Basın ne kadar şişirse de ciddi eksikleri olan bir takım Beşiktaş ve gün geçtikçe de geçen seneki Galatasaray görüntüsüne bürünmeye başlıyorlar.



Ve geçenin sonunda Mesut'un şovu ile bitirmek. Aslında birçok futbolcuda olan yetenek seviyesinde, örneğin Arda'dan ciddi anlamda yetenek olarak alt seviyede ama öyle garip bir özelliği var ki onu dün sahada ki 21 adamdan da farklı kılan buydu. Fabregas gibi top ayağına geldiğinde sanki Pes'teki gibi durdurup inceliyor ve en doğru adama en basit şekilde topu ulaştırıyor.



Gerçekten bu basit oyunu çok basit şekilde oynuyor.(Lloris müthiş çıkardı Lyon 10 kişi).



Pazar gününü ise uzun zamandır bu kadar güzel geçirmemiştim.



Yatağa gelen güzel bir kahvaltıdan sonra maç zamanına kadar uyuşukluk yapmak. Kasımpaşa-Trabzon ile dönüşümlü seyredilen Gençlerbirliği-Antalya maçlarının ilk yarıları. Banvit-Fenerbahçe Ülker maçının doyumsuz mücadelesi, zorda olsa gelen galibiyet.



Lens-Rennes maçının sıkıcı oyunu yerine tercih edilen Avrupa’dan lig özetleri.



Galatasaray-Ankaragücü maçındaki artık klasikleşen mecidiyeköy döngüsü. Belki ben yanılıyorumdur ama gittikçe dengesizleşen bir takım haline dönüşüyor Galatasaray ve bunu kanıksamış bir taraftar gurubu var. Yönetim kanadında işin şov yanı dışında çok bir şey göremiyorsunuz. 105'lik nineler,sos cagonlar, UEFA kupasını kutlayalımlar ile günlük narkozlar veriliyor.



Son olarak gecenin kapanışını Lyon-Lille maçı ile yaptım. Hazard'ın bu sene sürekli yedekten gelmesi. Moussa Sow'un gelişimi, Gervinho'nun üst düzey yetenekleri. Lloris'in müthiş maç çıkarması, Gomis'in geçen seneye göre biraz daha toparlanması ve Makoun'un sebebini anlamadığım şekilde yedek beklemesi, 3-1 ile ev sahibinin kazanması



Çok güzel hafta sonuydu çok.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails