Daha önceki yazılarda sürekli olarak Fenerbahçe'nin çok kuvvetli bir kadroya sahip olduğundan bahsettim. Hatta bence ligin en kaliteli kadrosu Fenerbahçe'ye ait. Sakatlık ve formsuzluklardan dolayı ön libero mevkisinde sıkıntılar oluşmaya başlasada sezon başı itibari ile kadroyu tartıya koyduğumda gerek oyuncuların bireysel meziyetleri, gerek takım oyununa yatkınlıkları, gerek futbol altyapıları anlamında rakiplerimizin önünde olduğunu düşünüyorum.
Yöneticiler bu sene çok riskli bir karar alarak takımı Aykut Kocaman'a teslim ettiler. Bunda kendilerininde kredilerinin tükenme noktasına gelmesi sebebiyle taraftarın itiraz edemeyeceği bir efsane ile kendilerine nefes alma alanı yaratma isteğide etkili oldu.
Esasen Aykut Kocaman'ın gerek söylemleri gerek transfer mentalitesi ile taraftara güven veren bir başlangıç yaptığına inanıyorum. Ancak Galatasaray derbisinden sonrada irdelediğim gibi Fenerbahçe futbol takımı geçmiş yıllardaki kimliğinden sıyrılmak isterken kimliksiz kalarak kazanması gereken maçların hiç birinde sahada varlık gösteremedi.
Aykut Kocaman'ın gerek sezon başı gerek sezon içi demeçlerinden çıkan sonuca göre kendisi, oyunu rakip yarı sahada oynayacak, aktif olarak yer ve yön değiştirerek rakibin dengesini bozacak, diri ve yaratıcı bir takım yaratmak isteğinde.Aslında Fenerbahçe takımı ve tarihinde yer etmiş ancak varlığının takımı direkt olarak kendisine bağladığını düşündüğü Alex'in kariyerinin son senelerinde olması sebebiyle bu düşüncelerde olmasına karşı birşey söylenmesini söz konusu dahi görmüyorum. Ancak zaman zaman burada yazdıklarımdan bizzat tanık olduğunuz üzere çok sert eleştirilerde bulunduğum Aykut Kocaman'ın bu çok hassas dönüşümü çok keskin ve dengesiz kararlarla çok daha sancılı bir hale getirdiği düşünüyorum. Sürekli olarak konuşulan Alex mevzusunun önüne geçememesi, takımı çok kritik maçların kimisinde uzun zamandır lideri olan oyuncudan yoksun bırakıp umulmadık zamanlarda şapkadan Alex çıkartması Alex'i, dolayısı ile Fenerbahçe ve kendisinide zor durumda bırakıyor.
Kimi oyuncuların performansı çok kötü olsada; formasında yazan isim ve numaradan sebep takım arkadaşlarının tercihlerinde son derece belirleyici olur. Çok uzun süredir takıma verdikleri itibari ile bu tablo sorgulanamaz zira geldiği günden itibaren takımın en önemli kozu olan bir oyuncudan bahsediyoruz. Tablo böyle iken ben Aykut Kocaman'dan takımın Alex ile kazanmaya alışık olduğu maçlarda, takımın dününde ve bugününde çok etkili olan bu adamın performansını maksimize edecek şablon ile sahada olmasını bekliyordum. Saha dışındaki sert ve kararlı duruşu bir tarafa, Aykut Kocaman saha içinde de öyle kararlar ve kadrolar çıkartıp Alex'ten fayda bekledi ki eleştirilerimin temellerinden biri de budur aslında. Futbol müsabakasının kazanıldığı yerin ortasaha olduğu gerçeğinden uzak bir şekilde birbirinden son derece bağımsız şekilde yapılan ortasaha denemeleri önemli maçlarda alınan sonuçları malesef istikrarlı hale getirdi.
Tabi bunun yanında başka sorunlarda göze batıyor. Gün geldi Zico döneminin Alex'li Fenerbahçe'sini gördük sahada. Gün geldi Alex'siz 4/3/3 ve 4/4/2 denemeleri ile karşılaştık. Sonunda ise Alex'li olan tam anlamıyla 4/2/4 olarak sahaya yansıyan bir şablon gördük sahada. Sürekli değişen dizilişler saha içi organizasyonunu son derece olumsuz etkiledi. Sürekli vurguladığımız '' alan parselizasyonu '' hususunda hiçbir temel atılamadı ki Aykut Kocaman'ın kafasındaki Fenerbahçe için skordan da önemli olan buydu. Zira kendisi zor bir iş seçmiş, zor bir makama oturmuş ve zor şeyler başarmak istediğini söylüyordu. Ancak sürekli olarak değişen kadro ve şablon değişikleri itibari Fenerbahçe'nin sahaya dizilişi hala sahaya oturamadı.
Bahsettiklerimize ilave olarak Kazım Richards'a karşı gösterilen fevri tavır, Andre Santos'un adım adım klubeye hapsedilmesi, Cristian medya önünde övülüp bir kesim futbol yorumcusuna gönderme dahi yapıldıktan sonra oyuncuyu bir anda kenara atmak gibi hususlar eklenebilir. Kısacası olay Alex'ten ibaret değil, genel olarak Aykut Kocaman'ın son derece dengesiz, değişken ve sert kararlar aldığı ortada. Bir sene önce takımın en önemli oyuncuları olan isimlerin karşılaştıkları tavrın takımı etkilememesi düşünülemez ki oyuncularla yaşananların yanına sürekli değişen taktik denemeleri eklenince Fenerbahçe'nin en iyi oynadığı maçları neden bu kadar başarısız geçtiğide ortaya çıkıyor.
Fenerbahçe'nin Young Boys ya da Paok'u eleme zorunluluğunu bir tarafa koyarsak keskin bir virajı almaya çalışan takımın bu kayıplarını, geçilmeye çalışılan farklı bir futbol kimliği vb. gibi sebeplerle tolere edebiliriz. Evet, Fenerbahçe Paok veya Young Boys'u elemeliydi, kadrosu ve hedefleri itibari ile bu bir zorunluluktu. Ancak ben Avrupa arenasında saf dışı kalmamızı yerleştirilmeye çalışılan farklı düşüncelere bağlayıp farklı bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Young Boys futbol karakteri itibari ile göze hoş gelen işler yapmaya çalıştı sahada. Riskli ancak izleyene bir o kadarda keyif veren bir anlayıştı bu. Paok cephesinde ise işler çok farklıydı. King Otto'nun Yunanistan'ının kazandığı başarı klup takımlarında çok fazla tesir etmiş olacak ki Paok çok kapalı bir futbol anlayışını tercih etmişti. İşte Fenerbahçe kendisinden siklet olarak çok aşağıda olup farklı futbol anlayışı benimsemiş bu iki takıma da direnç gösteremedi. Sahada büyük takım duruşunu yansıtamadı. Bunu sezon başı olmasına bağlamaya çalıştık. Ancak günler geçtikçe açılan Trabzonspor'a veya kapanan Galatasaray'a karşı hala Fenerbahçe'nin oyununu kabul ettiremediğini görünce bu konuda herhangi bir adım atılmadığı ortaya çıkıyor. Evet, Aykut Kocaman'dan inanılmaz dominant bir takım beklemeye hakkımızın olmadığının farkındayım, netice itibari ile alışkanlıklardan vazgeçmek zordur. Ancak sezon başında karşılaşan tablo ile sezonun üçte birlik periyodu geride bırakılırken karşılaşılan tablo aynı ise orada bir sıkıntı olduğu ortadadır.
Detaylıca irdelenmesi gereken başka bir konu ise Aykut Kocaman'ın pas futbolu temelinde oynatmayı düşündüğü Fenerbahçe'si... Geçtiğimiz sezonlarda gerek kanat gerek forvet oyuncuları anlamında çok ciddi sıkıntılar yaşayan, şimdiki oyuncu kalitesinin yanından geçemeyen Fenerbahçe takımı bu hususta hep zirvede yer almıştı. Sezon sonları itibari ile ''topla en çok oynayan, en fazla isabetli pas yapan takım'' gibi istatistiklerde hep liderdi. Ancak artan oyuncu kalitesi ile ters orantılı olarak Fenerbahçe'nin topla oynama yüzdesi ve maç başına düşen isabetli pas sayısı gibi istatistiki verilerde bir düşüş gözüküyor ki bu ciddi maharet isteyen bir olay. Ligin en iyi pas yapan takımına daha fazla pas yaptıracağım diyip onu ortalama bir Anadolu Takımı görünümüne sokan sebep yine Aykut Kocaman'ın taktiksel düşüncelerindeki dengesizlik ve de oyunculara istediğini doğru şekilde anlatamamasından başka birşey değil bence.
Saydığım sebeplerden ötürü ben Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'ye verdiğinin sadece basında paylaştıklarından ibaret olduğunu düşünüyorum. Söylenilen sözler, verilen vaatler ile icraatleri karşılaştırdığımda malesef elimde hiç birşey kalmıyor. Ancak yinede gençlere verdiği güven, camiamızın çok önemli bir ismi olması ve tecrübe eksikliği sebebiyle en az sezon sonuna kadar arkasında durulması gerektiğini düşünüyorum.
Aykut Kocaman ve Fenerbahçe değerlendirmesini burada bitirip başlığın ikinci kısmına dair birkaç birşey karalama isteğindeyim. Ligin daha üçte birlik bölümü geride kalmasına rağmen Fenerbahçe klubesi bir bir boşalıyor. Yaşanılan sakatlıkların çoğunun darbeye bağlı olarak ortaya çıkması hususunda gerek Aykut Kocaman'ın gerek yönetimin sert bir duruş sergilemesini ve medyayı bu olayı incelemeye yönlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira Dia oynadığı tüm maçlarda yerden kalkamamıştı şimdi ise ilk yarıyı kapattığı söyleniyor. Keza Niang'ta güçlü fiziğine rağmen öyle hırpalanmış olacak ki Bursa deplasmanında oynayamayacak. Buna daha fazla göz yumulmamalı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Yazının yüzde 90'ına malasef katılamıyorum.."Genel olarak Aykut Kocaman'ın son derece dengesiz, değişken ve sert kararlar aldığı ortada. Bir sene önce takımın en önemli oyuncuları olan isimlerin karşılaştıkları tavrın takımı etkilememesi düşünülemez" yazmışsınız..Aykut Kocaman bence tam tersine değişken ve sert kararlar almayıp yumuşak kararlar alarak ilerleme yoluna gitmiştirki benim Aykut Kocaman'ı eleştirebileceğim yegane konu budur..En önemli oyucular derken yukarda Cristian, Santos, Kazım gibi oyunculardan bahsediyorsunuz ki zaten bu tür adamlar yüzünden şampiyonluğun gittiğini düşünen milyonlarca taraftar Aykut Kocaman'ın böyle adamları değiştireceğine güvenerek destek verdi..Bu değişikliği gözlemleyen var gözlemleyemeyen var..Bu değişimden hoşnut olan var olmayan var..Ben kendi adıma Konya maçından memnunum..Paok, Young Boys maçları için Aykut Hoca'yı suçlamak insafsızlıktır diye düşünüyorum kanımcada..Şu anda bu kadroyla Aykut Hoca o maçları rahat geçerdi, o maclarda buyuk takım kimliğini sergileyememesi sebebi büyük takım oyuncularının o günlerde kadroda olmamalarıydı..Hangi kadrolarla maça çıktığını unutmayalım..Doğrudur geçen sene Fenerbahçenin pas oranı çok fazladır fakat al gülüm ver gülüm şeklinde olan pas oranıdır o..Bense kaleciden diaya elle atılan pası ve dia nın hızla sıfıra inip ortasında gelen gölü o paslara tercih ederim zaten Aykut Hoca'nın en buyuk sıkıntısının kafasında pas olayını çok iyi anlatamadıgını dusunuyorum..Aykut Kocaman tek ve hızlı pas seven bir antrenordur..Aurelionun, selcukun, cristianın 3 kere topu durttukten sonra gerıye veya yana oynayacagı pası gormezden gelmek sıkıntılı sureclerın yenıden baslaması demektır..Fenerbahce Barcelona gibi top oynamamaktadır, dogrudur..Fakat degişimde kabak gibi ortada sırıtmaktadır..Fenerbahce iyi yoldadır daha da iyi olucaktır..İlk yarıyı bu hafta Bursa maçını kazanırsa lider..Kazanamassa da 2 veya 3. bitirecektir..Devre arası da gerekli takviyelerle ben bu takımın rahat şampiyon olucağı yönündeyim..Aman sakatlık yaşamayalım..Bu arada son paragraftakilere de 100 de 100 katılmaktayım..
@adsız
Size göre yumuşak kararlar alınmasını ve bunu eleştirmenizi anlayamadım. Sert karar, sert duruş daha nasıl olabilir acaba? Sene başında belirli bir ederi olan oyuncuyu ''kadromda düşünmüyorum'' deyip değerini düşürmek , taliplilerin verecekleri paraları aşağıya çekmelerine sebep olmak mıdır yumuşak tavır? Bu açıklamalarla hem Guiza'yı hem Fenerbahçe'yi çok zor durumda bıraktı vakt-i zamanında.Her maç sonrasında '' koşmayan değil yanındaki adama ayak dahi uzatmayan oyuncu istemiyorum'' ları mı sayalım Alex'e verdiği sayısız ayarları örneklemek için? Şampiyonluk Andre ya da Cristian gibiler yüzünden değil hiçbir şey ile ilgisi olmayıp her hafta kelle isteyen, istemediği oyuncuları ıslıklayan, hocayı ve takımı demoralize edenler yüzünden gitmiştir illaki bir sebep bildireceksek...
Pas üzerine konuşmuşsunuz. Aykut hoca isterse Dünya'nın en mükemmel Teknik Direktörü olsun, kafasında bir döneme damga vuracak, model olacak bir plan olsun... O planı altyapı eksiklikleri zirvede olan oyuncularla işlerliğe sokması imkansız. Ligimizi sallayan Tuncay'ın İngiltere'de yedek kalması, Bundesliga'yı sallayan Nuri'nin Milli Takım'da oynayamaması tesadüf değili hepsinin bir sebebi var. Ki en temel sebep altyapı eksiklikleri... Çok Arsenal, ManU izlemekle, oynadıklarını çok iyi etüd etmekle o takımlar gibi olunmuyor malesef, olunabilmesi için futbolcuların taktik yönden çok dolu olması gerekiyor hocanın doluluğunun yanında. Ki bizim hocamızın Fenerbahçe öncesindeki kariyerinin zirvesi Ankaraspor. Ötesi mi var?
Zaten bu sebeple biraz daha artıyor tepkim Aykut Kocaman'a. Türk futbolcusunun genel bir karakteristiği vardır,Türk futbol tarihinde kazanılan başarılar hep o temel özelliklerin rakiplerin taktiksel disiplinlerine baskın geldiği anlarda gelmiştir. Ancak artık öyle bir futbol kalmadı. Bu takıma ederi kadar futbol oynatan hocalardan birisine her fırsatta kokainman denilip diğerine de stajyer damgası vurulmuşken böyle bariz hatalar yapan bir antrenöre bu derece '' ne ederse güzel eder'' mentalitesinde yaklaşmak sıkıntılı. Şampiyon olsa da olmasa da taraftar gibi davranmaktan vazgeçtiği andan itibaren ben hep Aykut Kocaman'layım, hoş; öyle davranmasa da hep Aykut Kocaman'layım. Ama yapılan hataları söylemekte borcumuz olsun değil mi?
Yorum Gönder