19 Mart 2011 Cumartesi

Galatasaray-Fenerbahçe Maçının Ardından

Dün üzerimde Galatasaray forması, yüreğimde ise sarı kırmızı olup stadta olsaydım herhalde hala şokta olurdum. Öylesine bir atmosfer oluştu ki zamanla Galatasaraylılar dahi '' bu sefer olacak galiba '' diye düşündüler. Ancak yine olduramadılar. Fenerbahçe müsabakası oynanıyorsa 90. dakikaya kadar sabretmek lazım sevinmek için. Erken havaya girdiğin taktirde Fenerbahçe affetmiyor, Alex ise hiç affetmiyor.

Maçın kendi çapımda özeti iki tane büyük yanlışlar yapan teknik direktörlerden daha az yanlış yapanı kazandı diyeceğim ancak elinde Alex olanı kazandı. Zira Hagi daha az yanlış yapmış olsa dahi yetmeyebilir, rakipte Alex var çünkü.Böyle negatif bir tablo ortadayken maçı yanlışsız idare etmesi gerekiyordu ki o ve onun çizgisinden yürüyen Schuster'in varlığı ile Aykut Kocaman'ın hocalığına, daha fazlası ise adamlığına şükreder olduk.

Ben Hagi'nin maça Pino ile başlamamasının büyük hata olduğunu düşünüyorum. Elinde bir adamın var; daha önceki derbide müthiş oynamış, hızlı, yetenekli ve formda. Başka bir adam daha var; o da hala kendini bulmaya çalışıyor. Fenerbahçe rekabetine dair bildikleri muhtemelen soyunma odasında anlatılanlarla sınırlı. Normal şartlar altında şuan kahve sohbeti yapıyor olsam çok güzel sıfatlar takabilirdim Hagi'ye ama blog işte. Kısacası ben olsam Pino ile başlardım.

Ancak Hagi oyuna Pino ile başlamadığı gibi oyuna dahi almadı. Ortalama üstü performans veren, golünü atıp daha da iştahlanmış Kazım'ı oyundan aldı ancak Stancu hala oyunda idi. İzlerken böyle rezalet bir idareye karşı Fenerbahçe'nin kazanması gerektiğini düşünüyordum nitekim öyle de oldu. Sen maçın ilk yarısında oyun anlamında daha çok pozitif şeyler yaptığın ancak beraberlik beklenebilecek bir maçta ikinci yarıya oyunu sende tutan en önemli faktörü-yani ortasahayı- rakibe verecek değişiklikler yaparsan olmuyor işte. Kendi ayağına sıkmak bu olsa gerek.

Kafamdaki Hagi hamleleri gerçekleşse dahi Galatasaray belki 3/4 tane yiyebilirdi ancak bence futbolun doğrusu yapılmış olacaktı. Sezon başından beri maç temposu yakalamasına imkan olmayan,sakat iki tane kanat adamını oyuna aldığında bir rahatlama oluştu bende. Zira Arda'da Kewell'da istenilen tempoda değiller şuan ki Kewell hiç bir zaman olmadı da zaten. Bu hamleler ile maçın başından beri Fenerbahçe'nin etkili olamama sebebi olan ortasaha hakimiyeti yavaş yavaş Fenerbahçe'ye teslim edildi ki bahsettiğimiz gibi elde bir tane dahi kontra atakçı kalmayınca kaybettiği taktirde 3 puan değil 2 maç geriye düşecek olan takım için bulunmaz bir ortamdı bu.

Olayın Aykut Kocaman tarafına gelirsek...

Kimi maçlar vardır, kimi oyuncular rezalet bir oyun ortaya koyarlar. Ne pas verebilir ne mücadele edebilir ne de ayakta durabilirler. Bu takım oyununa olumsuz etkide bulunur , belli zaman sonra takım o oyuncuyu yoksayar ve yalnızlığa iter saha içinde. Ama daha tehlikeli olan bir durum varsa o da oyuncunun varlığının takıma verdiği negatif elektriktir. Dün Niang takım üzerinde böyle bir etkiye sahipti ya da ben öyle düşünüyorum. Gollerin onsuz gelmesi hamlelerin doğruluğunun değil futbolda elektiriğin( ya da enerjinin ) ne kadar önemli bir yer tuttuğunun kanıtıdır gözümde. Size saçma gelebilir tabi, saygı duyarım. Ancak ben futbolculuk deneyimiminde etkisi ile böyle düşünüyorum.

Emre-Topuz ikilisi nasıl savunma anlamında sıkıntı yaratıyorsa Cris-Selçuk ikilisi de hücum anlamında kısırlaştırıyor Fenerbahçe'yi. Maça bu ikili ile başlamak bence çok büyük hataydı. Buna bir de Mehmet Topuz'un son derece sinik ve silik performansı eklenince ortasahanın Galatasaray'a geçmesi süpriz olmamalı. İkinci yarı yapılan Cris-Semih değişikliği bu yanlışların üzerine tuz biber ekti, oyunu gereksiz şekilde Galatasaray cezasahası ile Fenerbahçe ortasahası arasına sıkıştırdı. Ancak sıkışan top değil, mevkisiz oynayan Semih'ti. Alex ve Semih sürekli top almak için geri geldi, böylelikle hücum anlamında bir bütünlük sağlanamadı. Böyle bir ortamda sonucu ancak Alex belirleyebiliyor işte.

Benim gözüme batan bir başka yanlışta kesinlikle Stoch'un oyuna sokulma dakikası idi. Tamam, futbol takımlarında papaz oyuncular vardır ve oyundan almak zordur. Ancak Niang ilk yarı itibari ile bugün birşeyler yapamayacağını her haliyle anlatıyordu. Hoca olarak bu hamleleri yapmaktan çekinmemek gerekiyor. Zira daha önce de yazdığım gibi kayıp 3 puan değil 2 maç olacaktı çünkü.

Tüm bu antrenör yanlışlarına sebebiyle sonucu Fenerbahçe ya da Galatasaray değil Alex belirledi. Senelerdir yaptığı işlere bir yenisini ekledi. Yalnız burada da bir parantez açmak lazım. Aykut Kocaman sene başında gerek eylem gerek söylemleri ile Alex'e bağlılıktan şikayet ediyordu, Fenerbahçe'yi bu sıkıntıdan kurtaracağını söylüyordu. Bu konuda attığı yanlış adımlardan ders aldığına , Alex'in harcanmamasına seviniyorduk ancak şuan sahada tamamen Alex'e bağlı bir Fenerbahçe var. Bundan önceki senelerde de Alex'e bağlılık söz konusuydu ki Alex varsa zaten bu normaldir. Ancak takıma puan tablosunda yazılacak 3 puan bu kadar Alex ile alakalı mıydı, bence değildi. Bunu bir masaya yatırmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Kısacası Alex'in varsa hayata bir sıfır önde başlarsın. Heykel şart oldu bu sezon itibari ile...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails