29 Ocak 2013 Salı

Futbol Adamları 2: Dirt Kuyt

Dirk Kuyt gibi oyuncuları henüz onlar doğmamışken tanıdım. Çocukluğumda onun Hollanda kıyısındaki köyü Katwijk'in kumullarında onlara karşı maç yaptım. Kuyt tipi oyunculara saygı duyar ve onlardan korkardım. Ancak Liverpool Futbol klubü'nün onun gibi biriyle anlaşma imzalayacağını hayal bile edemezdim. Ama klup, geçen ay Hollandalı futbolcuyu 10 M € karşılığında aldı. Kuyt bugün takımı için ilk maçına, Everton karşşı oynanacak Mersiyside derbisine çıkmayı umuyor. İnsan onun 10 M € etmeyeceğini söylemek istiyor ancak Kuyt, Bush'un deyimiyle her zaman '' azımsanıyor''du.

Kuyt'un doğumunun gerçekleştiği 1980'lerin kış cumartesileri, benim futbol takımım, babalarımızın arabalarının arka koltuklarında Katwijk'e doğru yolculuk ederdi. Rakibimiz genellikle Kuyt'un gelecekteki takımı Quick Boys olurdu. Karwijk Kiliselerini, şık mağazaları ve pencerelerinde Alman simgeleri bulunan pansiyonları geçerken denizden esen rüzgar arabayı sallardı.

Quick Boys'un soyunma odaları her zaman kalabalık olurd, çünkü Katwijk'in denizci ve balıkçıları hep cumartesileri futbol oynuyordu. Pazar günleri Tanrı'ya ibadet için ayrılmıştı. Kasabadaki tüm erkekler oynuyordu: Quick Boys'un şu sıralar yirmi yetişkin takımı on beş de dokuz yaş altı takımı var. Gerçi o çocuklara yetişkin demek çoğu zaman aldatıcıdır. Zira - balık, süt ve batı rüzgarıyla yetişen - Katwijk çocuğu şimdiden Kuyt' un günümüzdeki hali kadar büyük.

Rakiplerimiz genellikle Kuyt gibi albinoydu ve toplamda iki farklı soyadı vardı. Çoğunlukla Kuyt soyadını taşıyorlardı. Top kontrolünü fazla önemsemiyorlardı. Belki rüzgar yüzünden ve rüzgarın sorumlusu Tanrı olduğundan. Ama hatırladığım kadarıyla çoğunlukla kaybederdik. Kimi zaman bizi izleyen yüzlerce seyirci olurdu. Ve Quick Boys, Katwijk'in en iyi takımı bile değildi. Rakipleri FC Katwijk sonradan amatör kümede şampiyon olmuştu. Quick Boys-Katwijk derbisini çok kere izlemiş olan Kuyt, Everton-Liverpool derbisi karşısında korkmayacaktır.

Katwijk'te amatör futbol öyle büyük bir meşguliyet ki yerli starlar çoğu zaman profesyonel takımlara katılmaya tenezzül etmiyor. Ama Kuyt on sekizindeyken FC Utrecht ile sözleşme imzaladı. Katwijk tarzı top kontrolüyle göbekli bir denizcinin oğlu olan Kuyt'tan kimse pek bir şey beklemiyordu ama o neredeyse hemen ilk on birde forma buldu. Aslında onu Utrecht'e götüren yegane şey, yeni takım arkadaşlarının Tanrı tanımazlığı idi. ' KAtwijk'te bazı şeyler olduğu gibi kabul edilir. FC Utrecht'e geldiğimde bazı heriflerin sevgilileri ile birlikte yaşadığını , çocuk sahibi olduğunu ve ancak ondan sonra evlendiğini gördüm,'' demişti şaşkınlıkla. Premier Lig'de ne yapacağını Allah bilir.

2003 yılında daha büyük bir Hollanda takımı , Feyenoord, istemeyerek Kuyt için 1 M € ödedi. Daha yüksek bir oyun düzeyiyle başa çıkabileceğini düşünen pek fazla insan yoktu ama öngörülemeyen yükselişi sürdü : Bir yıl içinde Feyenoord'un en iyi futbolcusu olmuştu. Başarısı büyük ihtimalle Kuyt'un diğer oyunculara göre çok daha fazla çalışmasına bağlıydı. Antremanları ve maçları kendi yoğun çalışma programı içinde birer parça olarak görüyordu. Spor salonunda değilse ya da karşılacağı rakip üzerinde çalışmıyorsa, ya yaşam koçuna haftalık ziyaretini yapıyor ya şifacıya ya da fizyoterapistine gidiyordu. Bunların hiçbiri sakatlık geçirmek için değildi. Kuyt hiç sakatlanmadı. Geçtiğimiz ilkbahara dek, beş yıl bir ay boyunca Hollanda liginin hiçbir maçını kaçırmadı. Frank Lampard'ın rekorundan on bir ay daha fazla. Kuyt'un zaten insanüstü bedenini mükemmelleştirmek için doktorlara gidişi, Pamela Anderson'un göğüs implantı olması gibi. Bir örnek veriyor: '' Kısa bir süre önce doktorum kramponlarımın içine özel tabanlıklar yerleştirdi. Testler ayağımın üzerinde dosdoğru duramadığımı , bu yüzden de boynumu tamamen oynatamadığımı gösterdi. O tabanlıkları kullanmaya başladığımdan beri boynum yeniden özgürleşti. ''

Sakatlıklar bir yana, Kuyt'ta form kaybı diye bir şey de yok. Zihinsel olarak öyle kuvvetli ki neredeyse hiç kötü oynadığı olmuyor. Son dört sezonun her birinde en az yirmi lig golü var.

Kuyt, bedeninin tüm parçalarını mükemmel bir düzen içinde işleyen ve en güzel zamanını yaşayan bir adamın neşesini yansıtıyor. Golcülerin çoğu enerjilerini gol atmaya saklar. Kuyt kanatlar boyunca koşuyor ve gole giderken çalımlar atıyor. Çoğu defans oyuncusundan daha iyi savunma yaptığı gibi birçok kanat oyuncusunda da daha fazla asisti var. Top ayağına geldiğinde uzmanlığını gösteriyor ve rakiplerin kabusu oluyor.

Hiç sakatlanmadığı ve sürekli kendini geliştirdiği için Quick Boys'tan Liverpool'a kadar önlenemez bir şekilde yükselebildi. Bu, diğer futbolculara karşı bir ithamdır. Kuyt'un yükselişi, diğer meslektaşlarının , hatta ayyaş olmayanları bile potansiyellerinin altında oynadığını gösterir. Hepsi Kuyt gibi yaşasaydı, profesyonel futbol çok daha iyi bir oyun olurdu. ''Elinden gelenin en iyisini yapmak angarya değil, öyle değil mi? '' diye soruyor : '' Futbolcu olduğum için dizlerimin üzerine çöküp Tanrı'ya şükretmeliyim ve ediyorum da...''

Kuyt'un öğrenemediği tek bir şey var. Hiçbir Katwijkerli mükeml top kontrolüne sahip olamaz. Bir defasında ''Robin Van Persie'nin tekniğine sahip değilim.'' itirafında bulunmuştu. '' Ancak şu zamana kadar sahip olduğum Hollandalı yeteneklerinden en iyisi mentalite.'' Bu da onu çok ileriye götürdü: Geçen ay ölümcül hasta babası, burnunda bir tüp olduğu halde ona bir gala töreninde yılın en iyi Gollandalı futbolcusu ödülünü sundu.

Ancak bu yaz oynanan Dünya Kupası, Kuyt'un mentalitesinin bile yeterli olmayacağını gösterdi. Uluslararası futbolun dik yokuşlarına doğru ilk koşusu defans oyuncularını meşgul etmişti ancak Hollanda'nın birinci seçimi olarak santrafor oynadığı ilk maçta Portekiz karşısında başarısız oldu.

15 Ağustos'ta onunla sözleşme imzalamayı uman sayısız klüpten biri olan Newcastle'ın Teknik Direktörü Glenn Roeder, Dublin'de İrlanda-Hollanda maçını izlemişti. Hollanda'nın santraforu donuk iki gol attı. Ne yazık ki  o isim Kuyt değil, 23 yaşında ilk Milli maçına çıkan Klas-Jan Huntelaar'dı ki geçen sezon elliden fazla gol atmıştı. Huntelaar, Hollandalı santraforlar içindeki hiyerarşide Kuyt'u alt edecek son isim.

Liverpool'un yanlış Hollandalı golcüyü almış olması muhtemel. Kuyt, Anfield'da asla başarısız olmadığı için başarısız olmayacak olsa da orayı asla tam olarak da fethedemeyecek. Ancak Kuyt her zaman şüphecileri haksız çıkarmıştır. '' Kariyerim hep yukarı doğru çıkan bir çizgi. '' diyor. Hiçbir şey olmasa bile, takım arkadaşlarına koşucu olmakla ilgili bir şeyler öğretebilir.


Johan Cruyff'a ait diğer yazıyı okumak için tıklayınız.


Bu yazı Simon Kuper'in '' Futbol Adamları '' adlı kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails